Türkiye Büyük Millet Meclisi
Genel Kurul Tutanağı
23. Dönem 4. Yasama Yılı
45. Birleşim 07/Ocak /2010 Perşembe
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 45’inci Birleşimini açıyorum. Toplantı yeter sayısı vardır, görüşmelere başlıyoruz. Gündeme geçmede önce üç sayın milletvekiline gündem dışı söz vereceğim.
Gündem dışı üçüncü söz asgari ücretin tespiti hakkında söz isteyen İstanbul Milletvekili Esfender Korkmaz’a aittir. Buyurunuz Sayın Korkmaz. (CHP sıralarından alkışlar)
ESFENDER KORKMAZ (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, danışmanlık yapan bir yatırım kuruluşu Hazine Müsteşarlığı kaynaklı bir grafiğin açıklamasını şöyle yapıyor: “Yüksek verimlilik ve düşük ücretler…” dikkat edelim, düşük ücretler “…Türkiye’de yatırımlar için eşsiz bir yatırım fırsatı yaratmıştır.” Değerli arkadaşlar, tekrar dikkatinizi çekiyorum: Türkiye düşük ücret ile övünen bir ülke hâline gelmiştir. Neden? Bu söylediğim yorum aslında Hükûmetin son bir aydaki uygulamalarıyla bire bir örtüşüyor. Asgari ücret uygulaması, bir; 2010 memur zamları, iki; emekli maaş zammı, üç; 4/C uygulaması, dört; Tekel işçilerinin, itfaiye işçilerinin demir yolları işçilerinin isteklerine, hak taleplerine çözüm getirmek yerine onların üstüne biber gazı ile su sıkarak ve tehditle gidilmesi, bu yargıyı doğrulamıştır.
Bu yargıyı doğrulaması açısından asgari ücretle ilgili birkaç örnek vermek istiyorum. Değerli arkadaşlar, bakın, sendikalar değil, TÜİK, devletin resmî kurumu yoksulluk araştırması yapıyor. Bu yoksulluk araştırmasında 2009 için 4 kişilik bir ailede yoksulluk sınırını 820 lira olarak açıklıyor. 2010 için hedef 6,5 enflasyon (TÜFE), buna göre 2010’a güncelleştirirseniz 873 lira 30 kuruş ediyor. Yani devletin resmî kurumu diyor ki: “Türkiye’de 4 kişilik ailenin yoksulluk sınırı 873 lira 30 kuruştur.” Peki, Hükûmet ne diyor? Hükûmet de diyor ki: “Eşi çalışmayan 4 kişilik bir ailenin 2010 yılında, birinci yarıda asgari ücreti 603 lira 90 kuruştur.” Ve yine Hükûmet de diyor ki, aynı şekilde: “İkinci yarıdaki asgari ücreti de 626 lira 45 kuruştur.”
Şimdi, değerli arkadaşlar, düşünebiliyor musunuz Hükûmetin bir yandan… Hükûmet devleti geçici olarak idare eder ve Hükûmete bağlı TÜİK en az asgari yoksulluğu açıklıyor ve onun açıkladığına karşılık Hükûmet de asgari ücreti açıklıyor ve 269 lira altında. Şimdi, bu farkı nasıl okumak lazım? Yani bu aradaki farkı nasıl okumak lazım? Asgari ücret tespit edilirken yoksulluk sınırı dikkate alınmadı, çünkü Hükûmet asgari ücretliyi yoksul bırakmak kararındadır. Hükûmet üyeleri simit muhabbeti içinde sık sık 2002’deki asgari ücretle bugünün karşılaştırmasını yapıyor.
Arkadaşlar, yine böyle yapacaklarsa onlara iki tane tavsiyem olacak:
1) Asgari ücret, simit gibi gıdalar dışında bir ailenin tüm ihtiyaçlarını, yaşam ihtiyaçlarını kapsayan ve yaşamak için gerekli asgari fiziki ihtiyaçları ifade eden bir kavramdır. Simit muhabbetinden vazgeçsinler.
2) 2000’li yıllarda sekiz yaşında olan ve çalışma, kazanma gibi bir gailesi olmayan bir genç, şimdi on sekiz yaşındadır. Siz, şimdi, on sekiz yaşındaki gence düşük ücret vererek ve on yıl öncesinin hikâyelerini anlatarak bugün onların karnını doyuramazsınız.
Değerli arkadaşlar, 2000’li yıllardan bugüne kadar ekonomide büyüme oldu, verimlilik artışı oldu. (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.
ESFENDER KORKMAZ (Devamla) – Yine 3’üncü tavsiyem: Bu olayı açıklayan Hükûmet üyeleri büyümeyi de hesaba katsınlar, verimliliği de hesaba katsınlar çünkü millî gelir artışını işçi yaratıyor, memur yaratıyor, çalışan yaratıyor, yalnızca sermayedar yaratmıyor. Eğer bunlar yaratıyorsa bunlara da büyümeden, verimlilik artışından pay vermemiz lazım. Öyle simit hesabıyla bu işler olmaz. Dolayısıyla o payı da vermeleri lazım ve nihayet, Asgari Ücret Tespit Komisyonunda işçi temsilcilerine mutlaka oy hakkı vermemiz lazım çünkü aslında oy hakları var ama onlar olmadan da on kişiyle karar alınabiliyor; karar yeter sayısı dörtte 3’e çıkarılsın, asgari ücret tespitinde işçinin de sözü olsun.
Teşekkür ediyorum, saygılar sunuyorum. (CHP ve MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Korkmaz.