Yaklaşık 60 yıl önce, ekonomik kalkınmada eğitimin önemli bir payı olduğu anlaşıldı.. Önceleri eğitimin kalkınma üzerindeki olumlu etkisi biliniyordu , ancak , emek , sermaye ve girişimci kadar önemli olduğu sonradan hesaplandı.
Araştırma ve geliştirme(Ar-ge ) çalışmaları da benzer şekilde son yarım asırda önem kazandı..
Örneğin şimdi teknolojinin sanayileşmiş ülkelerin ekonomik büyümesine katkısı yüzde 50 ile yüzde 70 arasında hesaplanmaktadır. ( G.R. Mitchell, ‘’ The Globla Context for U.S. Technology policy)
Ar-Ge çalışmalarını , Üniversiteler , bazı kamu kurumları ile özel sektör araştırma bölümleri yapmaktadır.
Türkiye de AR-GE harcamalarının büyük bir bölümü , Üniversiteler , Kamu kurumları ve odalar tarafından yapılmaktadır. Özel sektörün yaptığı AR-GE harcamaları sanayileşmiş ülkelerden çok düşüktür. Ayrıca özel sektör teknoloji de ithalatı tercih etmektedir. Bu tercihte kurun düşük olması da bir etkendir. Yeni teşvik kanunu Ar-ge için yeni imkanlar getiriyor. Bu anlamda Ar-ge çalışmalarına bir katkısı olacağı açıktır.
Ar-Ge ‘ye verilen önemi , bu konuda yapılan harcamaların Milli Geliri içindeki payı göstermektedir.
Sanayileşmiş ülkelerde bu oran yüzde paylarla ifade edildiği halde bizde binde paylarla ifade ediliyor
Ar- Ge harcamalarının Gayri Safi Milli hasıla içindeki yüzde payı Bazı sanayileşmiş ülkelerle karşılaştırıldığında bu durum daha iyi anlaşılıyor..
Japonya…..3.70
ABD……….2.72
Avrupa……1.93
G.Kore……2.53
Türkiye……0.84
Yunanistan.0.65
Türkiye’nin Ar- Ge harcamalarını artırması hiç olmazsa GSYİH içindeki payını yüzde 2’lere çıkarması gerekir..
Sanayileşmiş ülkelerde bu harcamaların çoğunu özel sektör araştıma bölümleri yapmaktadır.. Bizde ciddi araştırma bölümü olan özel sektör kuruluşu sayısı üç- beşi geçmiyor. Özel sektör bu konuda da devletin eline bakıyor.. Devlet ise , faiz dışı bütçe fazla hedefini tutturabilmek için araştırma – geliştirme harcaması yapmıyor..
TÜİK’in araştırmasında , bizde Ar-Ge harcamalarının yüzde 66.3’ü yüksek öğrenim, yüzde 23.2’si özel sektör ve yüzde 10.4’üde kamu kesimi tarafından yapılmaktadır.
Bu tür araştırma harcamaları meyvesini geç veren araştırmalardır.. Bu nedenle siyasi iktidarların bu harcamaları artırma gibi bir kaygıları mevcut değildir.
Üniversiteler gelince.. 1980 YÖK’ ten sonra Üniversiteler tek düze eğitim kurumlarına döndü.. Araştırma fonları kısıldı.. Öğretim üyelerinin yurtdışı ödenekleri kaldırıldı.. Maliye Bakanlığında , uzman ve teftiş kadrosunda çalışanlar , Başbakanlıkta çalışanlar , iki yıl mutlaka yurt dışına araştırma için çıkıyor.. Asıl çıkması gereken Üniversite öğretim üyeleri ise hayat boyu böyle bir imkandan yoksun kalıyor.
Yapılması gerekenler :
1. Üniversiteler ve kamu kurumları için AR-GE ‘ harcamalarına daha çok ödenek koymak gerekir.
2. Özel sektörün yaptığı AR-GE harcamalarının tamamını vergi dışında tutmak ve teşvik vermek gerekir.
3. Yüksek Öğrenim kanununda değişiklik yaparak , ‘’Üniversite Sanayi işbirliğinin ‘’ daha açık ve daha kolay işlemesini sağlamak gerekir.
Akademisyenlerin, özel sektörde araştırma yapma imkanları çok sınırlıdır. Bırakın özel sektörü , kalkınma ajansları akademisyenlere araştırma yaptırmak istiyor. Ancak , harcamalar için mevzuat müsait değildir. YÖK bu alanda elastikiyet sağlayacak ve özel sektörde yapılan çalışmaların da akademik araştırma kapsamında değerlendirilmesine imkan verecek yasa teklifi sunmalıdır.