Davutoğlu görevi Anayasanın 116. maddesinde yazılı 45 günlük sürenin dolmasına beş gün kala iade etti. Cumhurbaşkanı bu beş gün içinde hükümeti kurmayı teamülden Mecliste en fazla milletvekili olan ikinci parti genel başkanı Kılıçdaroğlu’na veya Anayasaya göre herhangi bir milletvekiline verebilirdi. Ancak, bu beş günlük süre içinde görevli Başbakanın hükümet listesini Cumhurbaşkanı onaylamış olsaydı, hükümet kurulmuş sayılırdı ve bu hükümet güvensizlik oyu almasa da azınlık hükümeti olarak devam ederdi. Böylece Anayasada yazılı 45 günlük süre kesilmiş olurdu. Bu defa güvensizlik oyu alan ve istifa eden hükümet yerine Cumhurbaşkanı görevi bir başkasına verirdi ve ikinci bir 45 günlük süre oluşurdu.
Erken seçim içinse ayrıca Meclisin erken seçim kararı alması gerekirdi.
Cumhurbaşkanı seçimin yenilenmesini istediği için, nasıl olsa 5 günde hükümet kurulmaz diyebilir mi? Böyle bir niyet okumaya Cumhurbaşkanının anayasaya göre hakkı var mı? Eğer Mecliste çoğunluğu olan üç siyasi parti böyle bir ortak açıklama yapsaydı, Cumhurbaşkanı zorunlu olarak Kılıçdaroğlu‘na görev verirdi. MHP prensip olarak HDP ile aynı alanda olmayacağını açıkladığı için bu olasılık da ortadan kalkmış oldu.
Cumhurbaşkanının “Hükümetin kurulması ve güvenoyu için yeterli zaman kalmadı ve ayrıca güven almayacağı belli olan bir hükümete görevi neden vereyim? ‘’ şeklindeki bir gerekçesi ne kadar doğru olur?
Aslında, AKP’nin oyalama taktiğine takılan CHP de görüşmelerde Anayasanın 110. maddesini göz ardı etti.
Anayasanın 110. maddesi ‘’Bakanlar Kurulunun programı, kuruluşundan en geç bir hafta içinde başbakan veya bir bakan tarafından Türkiye Büyük Millet Meclisinde okunur ve güvenoyuna başvurulur. Güvenoyu için görüşmeler, programın okunmasından iki tam gün geçtikten sonra başlar ve görüşmelerin bitiminden bir tam gün geçtikten sonra oylama yapılır. ‘’ diyor.
Bu durumda Cumhurbaşkanının zaman sınırı ve azınlık hükümeti gerekçelerini öne süreceği dikkate alınarak CHP koalisyon görüşmesini 35 günde bitirmeli ve Davutoğlu’nu da görevi iade etmesi için zorlamalıydı.
Davutoğlu Anayasa’nın 110 maddesini dikkate almamış ve görevini 45 günün dolmasına beş gün kala, yani yeni bir hükümet kurulmasına yetmeyecek bir dar zamanda iade etmiştir.
Şimdi, 45 gün sonra seçimlerin yenilenmesi kararı, Anayasanın ilgili maddedeki yazılı olanlara yani sözüne uygun olacak. Ancak Anayasanın özüne, ruhuna uygun olmayacaktır.
Anayasanın Başlangıç bölümünün son iki paragrafında Anayasa ‘nın ‘’sözüne ve ruhuna saygı ve mutlak sadakatle yorumlanıp uygulanmak üzere, Türk Milleti tarafından, demokrasiye aşık Türk evlatlarının vatan ve millet sevgisine emanet ve tevdi olunur ‘’ diyor.
Kanunun sözü ( lafzı ); kanunun açık metni, maddelerin açık ve seçik olan ifadesi, sadakatle yorumlanıp uygulanmak üzere belirli bir maddesinden çıkan anlamdır. Kanunun özü ( ruhu ); tümünde egemen olan esasları gösterir. Kanunların gerekçelerinden de kanunun ruhunu okumak mümkündür.
Hükümet için ikinci bir şans verilmemesi, Anayasanın ruhuna aykırı mı, değil mi? Bu konu hukuk tarihine dip not olması açısından, tarafsız Anayasa hukukçuları tarafından tartışılmalıdır.
CHP Başbakanın oyalama taktiğine takıldı. Bu şartlarda sonradan Kılıçdaroğlu’nun ‘’koalisyon teklifi olmadı ‘’ demesinin de etkisi zayıf kaldı.
Bir hükümetin kurulması için en az 10 gün lazım. AKP ve CHP Anayasanın bu maddesini dikkate alarak, koalisyon görüşmesini 35 günde bitirmeli ve Davutoğlu da aynı zamanda görevi iade etmeliydi.
CHP koalisyon için iyi niyet gösterdi… Buna rağmen keşif toplantıları gibi siyasi tarihte benzeri olmayan bir tuzağa düşmemesi gerekirdi. Görüşmeleri ta baştan bir aylık bir süreye sığdırmalı ve her toplantı sonu AKP ve CHP temsilcilerinin ortak açıklama yapması şart koşulmalıydı.
Böylece, millet koalisyon görüşmesi yapılıyor zannederken, meğerse koalisyon teklifi dahi yapılmadığı sürprizi ile karşılaşmazdık.