Terör olayı yalnızca teröristin bomba atması demek değildir.. Asıl sorun terörü besleyen kaynaklar ve düşüncelerdir. Bazı düşünceler , istenmese de terör için altyapı oluşturmaktadır. Radikal İslam ve Marksist düşünceler bunlardan ikisidir.
J. M. Keynes, 20. asra damgasını vurmuş olan bir İngiliz iktisatçıdır. “Genel Teori” isimli eseri, iktisadın kurucusu olarak kabul edilen Adam Smith’in “Milletlerin zenginliği” isimli eseriyle ve Karl Marx’ın Kapital’i ile mukayese edilecek kadar yankı yapmıştır.. Keynes’in kurduğu düşünce sistemi, 1980’li yıllara kadar, iktisat ve maliye politikalarına hakim unsur olmuştur..
Eğer 1930 dünya krizinin ve arkasından İkinci Dünya Savaşı’nın getirdiği ağır sorunlar olmasaydı, belki J. M. Keynes’de sıradan bir iktisatçı olarak kalırdı. Yine kapitalizmin çelişkileri olmasaydı, Karl Marx’da olmazdı. Özetle bu iktisatçıları krizler yaratmıştır.
ÇÖZÜM ÖNERİSİ
2001 yılında Geçirdiğimiz ekonomik krizin halen riskleri devam ediyor. Bu riskler artarak devam ediyor. Yüksek faiz ve düşük kur birikim yaratıyor.
Şimdi bizim iktisatçılara düşen görev ve sorumluluk, “ Ekonomide kalıcı istikrar nasıl sağlanır ? İstihdam sorunu nasıl çözülür ?” gibi sorulara cevap aramak ve öneri getirmektir. Kamu oyunun beklentisi de bu yöndedir. Ne yazık ki iktisat konusunda tartışmaların çoğu, günlük yorumlarla sınırlı kalıyor ..Bazıları da bu sistem içinde çözüm olmayacağını söylüyor. Çözüm konusunda elle tutulan öneri getiren yok.. Hatta bazı iktisatçılar, ‘’çözüm nedir ? ‘’konusundaki ısrarlı sorulara dahi cevap veremiyorlar..
PİYASA EKONOMİSİ
Cevapsızların bazıları sermayeyi piyasa sistemini tamamıyla reddetmekte ve dünyanın terk ettiği merkezi planlamayı tek çözüm olarak görmektedirler. Ancak bunu açık açık söylemekten de çekiniyorlar.. Dolaylı olarak bir takım örgütler ve dayanışma gurupları , platformlar kuruyorlar.
Bu gibiler sosyal demokrasiyi de reddetmekte, sosyal demokrasiyle “sol düşünce”nin ilgisi olmadığını iddia etmektedirler.
Bugünkü dünya konjonktüründe ve Türkiye’nin içinde bulunduğu kriz ortamında bu gibi radikal düşünceler, “Anarşizm”in yeni temsilcileridir.
“Anarşizm, otorite ve düzen fikrini reddeden bir akımdır.”
Pozitif Anarşi Doktrinine göre “İnsanların din, devlet ve mülkiyet boyunduruğundan kurtulması gerekir.” Rusya’da Bakunin ve Kropotkin, Fransa’da Elisee Reclus ve Jean Grave, bu doktrini savunmuşlardır. Proudhon’da, “Kapitalizm ve devlet baskısı biterse, ancak o zaman insanlık hürriyet ve saadete kavuşur” demiştir.
Anarşistlerin ana hedefi ihtilaldir. Bunun için de kullandıkları geleneksel yöntem, “Terör”dür.
DOLAYLI TERÖR…
Aslında insaların inanç istismarı , belirli bir inancın şöyle veya böyle, dolaylı veya dolaysız yollardan topluma kabul ettirilmesi de bir nevi anarşidir. Sonuçları anarşi yaratmaktadır.
Öte yandan , terör örgütlerini afla durdurmak veya hedefinden saptırmak imkanı yoktur. Bu gibi örgütler affı bir devlet ve yönetim zaafiyeti olarak görmektedirler. Bir taviz olarak görmektedirler.
Siasi anlamda veya af yoluyla teröre taviz vermek , terörü daha çok artırmak demektir.
AKIL VE ANARŞİ
Bitirdiğimiz yüzyılda yaşanmış en geniş anarşist hareketler İspanya iç savaşı ile 1968 öğrenci olaylarıdır.
Anarşistler, psikolojik sorunları veya fiziksel kompleksleri olan ve fakat bu sorunların farkına varamamış insanlarıdır.
Türkiyenin Üniter yapısını riske sokacak yaklaşımlar , Atatürk ilke inkilaplarını reddeden anlayış , Laik ve demokratik Cumhuriyetin temel değerlerini tartışmaya açan düşünceler , ülkenin temeline dinamit koymaktadırlar. Bu gibileri bilerek veya bilmeyerek terör ve anarşiyinin beslenmesine katkı yapmaktadırlar.
Hükümetin ve ekonomi yönetiminin yanlışlarını söylemekle sürekli muhalefet etmek ve anarşi yaratmak çok farklıdır. Muhalefet edenler çözüm önerisinde de bulunmaktadırlar.