Çiftçilik, göründüğünden daha zor ve meşakkatli bir iştir. Her şeyden önce, yönetemediğiniz ve kontrol edemediğiniz doğa ile mücadele ediyorsunuz. Tarım zararlıları ile mücadele ediyorsunuz. Ürün almaya az kala dolu yağarsa, tüm emekler boşa gider… Meyve ağaçları, çiçek açarken bir gece don olursa, her şey biter.
Ayrıca, Türkiye’de tarım çok küçük ve dağınık yapılıyor. Teknoloji kullanmanın maliyeti artıyor. Öncelikle, tarımsal alanları dağınıklıktan kurtarıp, büyük alanlara dönüştürmemiz gerekir. Bu ise kolay bir iş değil. Kooperatifleşme yolu, Türkiye’de tutmuyor.
Bu günkü tarımsal düzen ve arazi yapısı için en uygun iş, organik tarım yapmaktır. Dünyada, tarım içinde organik tarım ön plana çıkıyor… Organik tarım ürünlerine talep artıyor.
Organik tarım hakkında hepimizin ilk bildiği, üretimde kimyasal gübre kullanmadan yapılan tarımdır. Ürünün organik olduğunun da ayrıca üretimden tüketime kadar kontrol edilmesi gerekir.
Aslında işin zor tarafı da organik tarımın kontrolüdür. Türkiye’de organik tarımda yetki verilmiş özel işletmeler var… Diyelim ki, birisi organik olmayan bir ürünü, organik yazarak sattı. Ne olur? 10-15 bin Lira para ceza alır.
Organik tarım, aynen turizm gibi altın yumurtlayan tavuk olabilir. Kaçak içkiyi kontrol edemediğimiz için, turizmde çok kan kaybediyoruz. Organik tarımda da kontrol yapılmazsa ürün ihracatı başlamadan biter.
Öte yandan çevre kirliliği de organik tarım için bir tehdittir. Çevrenin de kontrol edilmesi gerekir. Ne yazık ki, bizde çevre kontrolü yapılmıyor. Organik tarıma elverişli olan çevre koşulları da bizzat yok ediliyor… Yok edilmesine izin veriliyor.
Sanayileşmiş bölgelerde, nehirler tamamıyla kirlendi. Bu suyla organik tarım yapmak düşünülemez. Tüm fabrikalar, kirli atıklarını nehirlere veya denize boşaltıyor. Yasaları değiştirip, çevre kirliliğine yol açan işletmeler için gerekli önlemleri almayan kamu kurum ve yöneticilerini cezalandırmak lazım.
Şahit olduğum bir örnek vermek istiyorum… Çıldır gölü ve çevresi çevre kirliliği olmayan bir bölgedir. Göl 1950 metre yükseklikte, doğal alabalığın çok olduğu bir göl idi. Devlet barajı besleyeceğim diye, göle eriyen kar sularını kanallarla getirdi. Köylere yakın geçen bu kanallarla birlikte göl kirlenmeye başladı. Birileri de göle kerevit attı. Alabalığın nesli tükendi. Bafa gölünün de giderek kirlendiği haberleri yine basında sık sık yer alıyor.
Özet olarak, organik tarım yasa çıkarmakla organik olmuyor. Devletin yol göstermesi, teşvik etmesi ve kontrol etmesi gerekir.
Organik tarıma verilen destekler de, çekilen eziyetlerin yanında devede kulak kalır. Aşağıdaki tabloda organik tarım için verilen destekler yer almaktadır.
ORGANİK TARIM (BİTKİSEL ÜRETİM) |
25 TL/DEKAR |
ORGANİK TARIM |
|
(HAYVANCILIK İLAVE DESTEKLEME) |
|
————————————————————- |
|
ANA SIĞIR |
112,5 TL/BAŞ |
KOYUN-KEÇİ |
7,5 TL/BAŞ |
ARI |
3,5 TL/KOVAN |
ALABALIK |
0,325 TL/KG |
ÇIPURA-LEVREK |
0,425 TL/KG |
Türkiye organik tarımda söz sahibi olacaksa, daha ciddi destekler verilmeli ve organik ürünler ciddi olarak kontrol edilmelidir.
Örneğin şarap üreten ülkelerde, devlet şarap kalitesini gösteren bandrol uygulaması yapıyor. Türkiye’de de bu uygulama olmalı. Şarap ekilen alanlar belirlenmelidir.
Yine devlet tarafından, organik tarım ürünlerine kalite bandrolü uygulanmalıdır.