Diyanet İşleri başkanlığı 2014 yılı bütçesinden, yüzde 18 oranı gibi rekor bir artışla ve rekor bir pay aldı. Başkanlığın 2014 bütçesi 8 Bakanlık bütçesinin toplamından daha büyüktür.
Bütçe herkesin verdiği vergiler ile devlet ait diğer gelirlerle finanse edilir. Bu vergileri aleviler de veriyor. Alevi nüfusunun 12 milyon olduğu ifade ediliyor. Toplam nüfusumuzun yüzde 15’ini oluşturuyor. Bu demektir ki Diyanet işleri bütçesinin yüzde 15’i alevi inançları doğrultusunda harcanmalıdır.
Ne var ki Diyanet işleri kendi web sitesinde Alevilerle ilgili soruları hep taç’a atıyor. Net bir tavır göstermiyor. Cem evleri için söylediği şudur :‘’ Bugün itibariyle daha çok Cemevi ismiyle anılan ve tasavvuf geleneğindeki benzerleri gibi adap ve erkânın yürütüldüğü bu mekânların da, camilerin alternatifi ve muadili görülmesine yol açacak bir algıya neden olunmaması gerektiği açıktır ‘’
Elbette ki kimse cem evlerinin camiye alternatif görmüyor. Ancak bu gün var olan cem evleri de camilere engel değil ve onların muadili görülmüyor. Yapılması gereken Diyanet bütçesinin en az yüzde 15’inin Alevilerin inançları doğrultusunda harcanmasıdır.
Diyanet İşleri Başkanlığı geçen ay yaptırdığı “Dini Hayat Araştırması’nda İslamiyet’e mensup kişilerin kendilerini hangi mezhebe ait hissettiklerine ilişkin soruda, Alevililerle ilgili bölüme yer vermedi, gerekçe olarak ta Alevilerden tepki aldılar ve Alevilerin incinmesini istemediklerini bildirdi. Benim bildiğim kadarı ile bu günkü Türkiye de herkes kendi inancı ile gurur duyuyor ve kimse kimseyi inancından dolayı yanlış görmüyor.
Kaldı ki aleviler vergi yanında askerlik gibi tüm vatandaşlık görevlerini de herkes gibi sorgulamadan yerine getiriyor. Buna rağmen, Alevilerin inançları ile ilgili kamu hizmeti almıyor olması, Anayasaya da aykırıdır. Anayasanın 10 maddesi ‘’ Herkes, dil, ırk, renk, cinsiyet, siyasi düşünce, felsefi inanç, din, mezhep ve benzeri sebeplerle ayırım gözetilmeksizin kanun önünde eşittir. ‘’ diyor.
Anayasanın bu maddesine rağmen söz konusu on iki milyon insanın inancı yok sayılmaktadır.
Bu anlamda, Diyanet işleri başkanlığı, Alevi ve Bektaşi kesimini de kapsayacak şekilde yeniden organize olmalıdır.
Diyanet işleri başkanlığının yeniden yapılanması ile her yıl merkezi yönetim bütçesine alevi- Bektaşi vatandaşların inançlarının gerektirdiği kadar ve şekilde ödenek konulmalıdır.
Din derslerinde Alevilik ve Alevi- Bektaşi felsefesi de öğretilmelidir.
Alevi İslam inancı, insana saygıyı ve barışı ön planda tutmaktadır. Bu anlamda söz konusu öğreti Ülkede Birliği ve beraberliği pekiştiren bir öğreti olacaktır.
Bütçeye alevi- Bektaşilerle ilgili olarak ödenek konulması, Devletin tarafsızlığı ve Laiklik için bir gösterge de olacaktır. Sünni – alevi arasında devletin örnek olmasıyla daha çok yakınlaşma sağlanacaktır.
Alevilerin, geleneklerini yaşattıkları, iyi ve kötü günde bir araya geldikleri , ‘’Cem evleri ‘’ için, devlet arsa tahsisi yapmalı ve bu inanca sahip olanlardan din görevlisi tayin etmelidir.
Alevilik içinde cem evlerinde çalışacak din görevlileri için, lise düzeyinde meslek okulları veya imam- hatip liselerinde ayrı şubeler açılmalıdır. Yükseköğrenim düzeyinde de, Tasavvuf ilimleri bölümleri açılarak, bu
inanca ait araştırma ve eğitim yapılmalıdır.
Alevilerin saz ve semah gelenekleri, Türk halk geleneğidir. Bu gelenek Alevilik inanç ve kültürünün taşıyıcı unsurlarından birisidir. Bu nedenle TRT ‘ radyo ve televizyonlarında Saz ve semah kültürüne yer verilmelidir.