22 Temmuz seçimlerinden sonra, Meclis’te AKP milletvekilleri, her fırsatta yüzde 47 oyla geldiklerini tekrar ettiler. Başbakan her seferinde bu oyları istismar etti. Yüzde 46.6 oy oranı, AKP’nin dengesini bozdu.
Ben de bu oyların AKP için avans olduğunu, eğer istismar ederlerse bu oyların altında kalacaklarını ifade ettim. Ve bir atasözünü tekrarladım: Keser döner… Sap döner…
Gün gelir… Hesap döner… Son bir yıldır, dünyanın ekonomik krize gideceğini herkes tahmin etti. Küreselleşme sürecinde spekülatif sermaye ve kısa vadeli sermaye ile özellikle köpek balığı iştahı ile hareket eden “hedge fonların” günümüz dünyası için bir tuzağı olacağı çok açıktı. Şimdi tüm dünya bu tuzaktan nasıl kurtulacağını hesaplıyor. Refahın dünyaya yayılması olarak takdim edilen Küreselleşme süreci şimdi bir “küresel tehdite” dönüştü.
Cari açık uyarısı
BİZİM devletten beslenmeyen ciddi işadamları, özel sektör temsilcileri “Küresel kriz batıdan doğuya geliyor… İhtiyatlı olalım” dediler… IMF dahil uluslararası kuruluşlar da cari açık konusunda Türkiye’yi uyardı. Hükümet ise bu uyarıları palyatif önlemlerle geçiştirmeye çalıştı. Örneğin, ihracatçılar için verilmesi düşünülen teşviklerin hiçbir işe yaramayacağı, bizzat ihracatçılar tarafından açıklandı. Hükümet ihracatı vuran kur sorununu çözmek yerine, tekstilcilere verdiği teşvik sistemi ile “doğu ve güney doğuya gidin” dedi. Dünyada kapitalizmin, küreselleşmenin ve piyasa ekonomisinin en çok hakim olduğu ABD, 13 bankayı ve bir sigortayı devletleştirdi. Buna karşılık Başbakan, 172 milyar dolara çıkan özel sektör dış borçları için, “Bana ne devletin borcu değil” dedi. Üstelik hiçbir zaman bir devletin gerçek borç yükünü göstermeyen “net dış borcu” alarak “net dış borcumuz 10 milyar YTL’dir” diyecek kadar da ileri gitti.Hükümet sıcak parayı ve hedge fonları kontrol altına alacak bir sistem geliştirmedi, tersine bu fonların Türkiye ye gönderdiği, Kemal Derviş’in dalgalı kur politikasını benimsedi. Üstelik bu fonların öncüsü Soroscularla sıkı sıkı işbirliği yaptı.
Hesap döndü
ŞİMDİ… Gün geldi… Hesap döndü… Başbakan’ın ve AKP’nin şapkası düştü… Keli göründü… Anayasa Mahkemesi AKP’nin siyasi açıdan irticanın merkezi olduğunu tespit etti. Dünya bir krize girdi… Bu krizden en fazla zarar eden ülke ise Türkiye oluyor.
DÜNYA BORSALARININ YILBAŞINDAN
BUGÜNE DEĞER KAYBI
KAYIP ORANI
IMKB100 – 41
CAC -40 – 29
DAX – 27
FTSE-100 – 24
BOVESPA – 28
DOW JONES IND – 20
NASDAQ – 21
NIKKEI- 225 – 25
Kaynak: Ziraat Yatırım Günlük Bültenler
Ekonomik krizin zararı, borsa boyutunda kalmayacak… Olacaklar:
Bize nasıl yansır?
1) Dünya krizi dış talebin azalmasına neden olacaktır. Bu şartlarda kur artsa bile, dış talep azaldığı için ihracat sıkıntıya girecek.
2) Ocak- Ağustos arasında yabancı sermaye girişi yüzde 38 azaldı. Bu aşamadan sonra daha da azalacak. Yabancıya şirket satışı ve banka satışı azalacak. Cari açığın finansmanı zorlaşacak.
3) Özel sektörün dış borcu 172 milyar dolardır. Bu borcun 55 milyar doları 1 yıl ve daha az vadelidir. Kurların artması kaçınılmazdır. Kur artışı özel sektörün YTL cinsinden borcunu artıracaktır. Özel sektör yüzde 6 faizle aldığı dış borcu, YTL’ye çevirip yüzde 20 faizle Hazine bonosuna yatırmıştır. Yahut ta bozdurup kullanmıştır. Bu nedenlerle özel sektörün döviz açıkları olduğu için, birçok şirket zora girecektir.
4) Yabancı bankalar, dışarıdaki bankalarla bağlantılıdır. Bu bankalar veya yerli bankalar dış borç alıp içeride bunları YTL cinsinden kredi olarak vermiştir. Bu nedenle bankalarda da sıkıntı yaşanacaktır. Mevduat sahipleri bu anlamda sıkıntı yaşayabilir.
5) Krizin en önemli özelliği, büyüme oranın düşmesidir. Büyüme oranı eksi olursa, işsizlik artacaktır. Şu anda Türkiye’de beş milyon işsiz sayısı birkaç milyon artacaktır.
6) Üretimde yüzde 70 oranında ithal ara malı kullanılıyor. Kur artışında, ithal ara malı pahalı olacak. Üretim aksayacaktır. İthal ara malı yerine hemen yerli ara malı ikame edilemeyeceğinden, yoğun ara malı kullanan sektörlerde, üretimde daralma ve bu nedenle işçi çıkarmalar olacaktır. Zaten inşaat ve tekstilde birçok firma işçi çıkardı.