Son beş yılda, yabancı yatırımcılar Türkiye’den 6 milyar dolar kâr transfer ettiler. Yabancı sermaye yatırımlarının kâr transferi doğaldır. Dışa kapalı bir ekonomi uygulayamazsınız. Önemli olan gelen doğrudan yabancı sermayeden ülke olarak kârlı çıkmaktır.
Türkiye’ye gelen yabancı sermaye sıfırdan yatırım yapmıyor. Kârlı işletmeleri satın alıyor. Bu işletmeler yabancıya satılmasaydı yine aynı kârı sağlayacaktı. Çünkü daha önce sahibi yerli sermaye idi. Kâr da içeride kalıyordu.
Kısa vadeli sermaye (sıcak para) da portföy yatırımlarından yine son beş yılda 16 milyar dolar kazanç götürdüler. Bu global ekonominin yeni sömürü düzenidir. Bu düzeni AKP iktidarı yarattı…
Düşük kur yanında spekülatif kâr transferi de ilave olarak cari açığı artırdı. Ülke bu düzende son beş yılda cari açık yoluyla 116 milyar dolar döviz kaybetti.
2002 yılında 85.1 milyar dolar olan uluslararası net yatırım pozisyon açığı, AKP iktidarında şimdi 284.7 milyar dolara yükseldi.
Açığı borçla finanse ediyoruz
BU açıkları ya malımızı – mülkümüzü yabancıya satarak veya borçlanarak finanse ettik.
Türkiye’nin dış borcu, AKP döneminde 107 milyar dolar arttı.
. Gerçekte ise dış borçlarda özel ve kamu ayırımı yerine Türkiye’nin dış borcu önemlidir.
Başbakan ve Hükümet, özel sektörün dış borçlarını ayrı tutuyor. Bazı bakanlar bizi ilgilendirmez diyor. Gerçekte ise kamu ve özel sektörün dış borçlarının ekonomik ve sosyal etkileri aynıdır:
Gerçekte ise dış borçlarda özel ve kamu ayırımı yerine Türkiye’nin dış borcu önemlidir.
TÜRKİYENİN DIŞ BORCU (2007 III. Çeyrek)
2002 2007
Kamu Dış Borç Stoku: 87 89
Özel Sektör Dış Borç Stoku: 43 148
Türkiye’ nin Dış Borç Stoku: 130 237
Özel ve kamu dış borcunun etkisi aynıdır
ÖZEL ve kamu dış borç ayırımı neden yapılmaz:
· Dış Borçlar GSMH’nın büyüklüğünü etkiler. Özel veya kamu değişmez.
· Dış borçlar döviz arz ve talebini etkiler.
· Özel sektör dış borçlarının artması yeni dış kredi maliyetlerini artırıyor.
· Ülkede yatırım ortamı olmadığı için ve reel faizler yüksek olduğu için, özel sektör aldığı dış borçla yatırım yapmıyor.
· Bir kısmını yüksek reel faizle Hazine’ye veriyor. Bu durum özel sektör pozisyon açığın ve kur riskini artırıyor.
· Bazı özel sektör, bankalardan aldıkları teminat mektupları karşılığında dış borçlanma yapıyor. Bu durum dolaylı olarak Türkiye’deki bankaların dış yükümlülüğünü ve riskini artırıyor.
· Özel sektör dış kredileri daha kısa vadelidir. Bu nedenle de risk daha yüksektir