ABD’ de , gayrimenkul fiyatları şişince , morgiç sistemi sıkıntıya girdi. ABD Bankası FED , faizleri düşürdü. Likiditeyi artırdı . Yaşanan krizi hafifletti.
Türkiye de ekonomi aşırı kırılganlık kazandı. Borsa çok hızlı artıp , düşüyor. YTL 1980 öncesi kadar değerlendi. Dış ticaret açığı 55 milyar doları geçti. Cari dış açıkta bu sene 35 milyar doları geçecek. Devletin iç borç stoku arttı.Özel sektörün dış borcu 130 milyar dolara yükseldi. Bu sene AKP seçim ekonomisi uyguladığı için , bütçe ve kamu açıkları da arttı. Sıcak para yeniden 100 milyar dolara yükseldi. Ve dünyanın en yüksek faizi Türkiye ‘dedir.
Türkiyede iktisat politkasının birkaç aracı üstünde değişiklik yaparak bu kaosu çözmek imkanı yoktur.
Bu kaosa rağmen ‘’ekonomik istikrar var ‘’ demek ne kadar doğru olur ? Ancak bu durumu övenler de var.. ABD eski hazine bakanı John Snow bu tabloyu övüyor.. Ancak enflasyonu da biraz daha indirmek gerektiğini de söylüyor.
Bunlar bu tabloyu neden överler ? İpucunu da hazine eski bakanının kendisi veriyor … Diyor ki , ‘’ Bu defa , başta Çin ve Hindistan olmak üzere , aralarında Rusya, Brezilya ve Türkiye olmak üzere , gelişmekte olan ülkeler küresel ekonomiyi dengeleyici bir unsur oldu. Kurtarıcı bir rol üstlendi. ‘’
KİME ÇALIŞIYORUZ?
Aslında Gelişmekte olan ülkeler, gelişmiş ülkeleri kurtardı.
Örneğin ; Türkiye 2002 yılından bu güne kadar dış ekonomik ilişkilerinden dolayı 100 milyar doları aşkın , cari açık ( Döviz açığı )verdi . Türkiyenin dış ekonomik ilişkileri içinde en yüksek payı gelişmiş ülkeler alıyor. Yani bu 100 milyar dolar bu ülkelere gitti. Ancak Türkiye borçlandı. Sıcak paraya mahkum oldu.
Çine gelince … Çin Her zaman ABD’ yi kurtarıyor. ABD’ nin bastığı dolarları rezerv olarak tutuyor… ABD hazine bonosu alıyor, ABD’ nin dış açıklarını kapatıyor.
Çinde işçi ücretleri 100 dolar… ABD’ ye ucuz mal satıyor. ABD’ de işçi ücretleri 3000 dolar , Çine yeni teknoloji satıyor.
Yani keser hep gelişmiş ülkelere ve sermayeye doğru yontuyor. Yani biz çalışıyoruz… Gelişmiş ülkeler yiyor.
Bu nedenledir ki , finans sektörü ve finans sektörünü temsil edenler , ‘’her şey yolunda ‘’diyor. IMF’ yi de vazgeçilmez olarak görüyorlar.
NE YAPILABİLİR ?
Türkiyenin Bu kısır döngüden kurtulması, ekonomik politikalarda yeni bir yaklaşım gerektiriyor… Ancak bu günkü şartlarda AKP ‘nin bir politika değişikliği yapması değildir… Çünkü , AKP sistemi böyle kurdu. Yüksek faiz ve sıcak para ekonomiye afyon etkisi yapıyor. Cari açığın etkisi de hemen ortaya çıkmıyor. Ancak ekonomiyi içten içe kemiriyor.
AKP Türkiyenin yarınına bakmıyor. Aynı IMF düzeninin devam etmesini istiyor. Bu nedenbledir ki , 2008 de IMF ile yeniden nasıl çıpa olarak kullanırız ve nasıl birlikte oluruzun planlarını yapıyor.
Zaten , AKP ve finansçılar bir plan yapsalar dahi , ‘’ güçlü Çıpa ‘’ dedikleri bir çıpa bulacaklar. O zamanda yapısal bir dönüşüm sağlamak imkanı kalmaz.
Sermaye piyasasında oluşan balonun çözmek ve reel sektörü ön plana çıkarmak için yani bu Yapısal dönüşümü sağlamak için ekonominin kendi ayakları üstünde durması gerekiyor.
Bu nedenle , bir geçiş dönemi tayin ederek , kur sisitemini değiştirmek , IMF ile ilişkiyi kesmek , devletin yeniden yapılanmasını sağlayacak ve sektörel dengeyi yeniden kuracak planlama yapmak gerekir.