Devletin ekonomi içindeki yerini , toplam kamu harcamalarının milli gelir içindeki oranı vermektedir. Örneğin merkezi yönetim bütçe harcamalarını GSMH içindeki payı 2002 yılında yüzde 43.5 iken şimdi yüzde 32.4 ‘e geriledi.
Ancak bu oran tek başına devletin gücünü göstermez. Devletin ekonomi içindeki yeri düşük olabilir ve fakat yaptırım gücü yüksek olabilir. Aynı şekilde devletin ekonomi içindeki yeri daha küçük olabilir ve fakat daha dinamik devlet olabilir.
AKP ikitidarı 2002 yılından beri devletin ekonomideki yerini daralttı.. Bunu rahmetli özal ‘da yapıyordu… Gerekçesi , Devleti daha küçük ve fakat daha dinamik yapmaktı . Devletin Özel sektörün önünü kapatmasını önlemektir.
Ne var ki AKP iktidarı hem devletin ekonomideki yerini daralttı , hem de devletin gücünü azalttı.
Bunu nasıl yaptı ?
1)AKP hükümetleri IMF’ nin istediği Faiz dışı fazla hedefini tutturmak için altyapı yatırımlarına ayrılan ödenekleri kıstı.
Dikkat edersek sanayileşmiş ülkelerde bir iki ayda bitirilen bir yol genişletme inşaatı bizde maalesef üç – beş yıl sürüyor.
Örneğin 5 yıldır başlanan ömerli yolunu genişletme çalışmaları daha bitmedi. Örneğin etiler kavşak inşaatı üç veya dört yılda ancak bitti.
Karadeniz oto yolunun 3 milyar YTL tutan inşaatı için , hükümetin müteahhitlere bono vereceği söyleniyor.
Bir ayda bitmesi gereken bir kamu inşaatının sınırlı ödenek nedeniyle yıllar sürmesi , devletin zayıf olduğu şeklinde bir imaj oluşturuyor.
Kaldı ki , altyapı yatrımlarının eksik olması , özel sektöründe potansiyel yatırım gücünü düşürüyor.
KADROLAŞMA
2) Kamu hizmetlerinin herkes için eşit sunulması genel kuraldır.
AKP hem kadrolaştı. Hem de AKP’li olanların işi daha kolay görülüyor. Bu söylediklerimi , devlete işi düşen herkes gayet iyi biliyor. Gerçekte devletin tarafsız olması gerekir. Vergi verirken ayırım yapılmıyor. Hizmet görülürken ayırım yapılıyor.
Bu durum vaandaşın devlet olan güvenini azaltıyor.
3) Özel sektöre karşı haksız rekabet yaratılıyor.
Birçok uygulamada devlet özel sektöre rakip çalışıyor.. Örneğin Devlet TOKİ ve KiPTAŞ ‘a bedava arsa veriyor. Bu kuruluşların imar planı sıkıntıları olmuyor. Vergi ve harç ödemiyorlar.
Aslında bu kuruluşların yalnızca toplu konut yaparak , bu konutları halka ucuz fiyatla vermeleri yasal görevleridir. Ancak bu kuruluşlar aynı zamanda 500 bin dolara lüks konutlar da yapıp, satıyorlar. Bu durumda özel sektöre karşı haksız rekabet yaratmış oluyorlar.
DEVLET MALI DENİZ
4) Kimin ne yaptığı bilinmiyor.. Devlette yetki karmaşası var.
Devletin daha güçlü olması için , kimin ne yapacağının iyi bilinmesi gerekir. Yani devlette yetki ve sorumlulukların iyi tarif edilmiş olması gerekir. Merkezi devlet, mahalli idareler arasında
Yetki ve sorumluluk iyi tarif edilmediği için , bakıyorsunuz belediyeler burs veriyor.. Merkezi devletin yapması gereken her hizmeti yapıyor.. Bu durumda kendilerinin gerçek görevleri olan mahalli hizmetleri aksatıyorlar.
İş bu kadarla da bitmiyor.. Bir belediye başkanı , bir partinin başkanlığına soyunuyor.. Türkiyenin her yerinde toplantı yapıyor. Kendine yandaş toplamak için Türkiyenin birçok belediyesine kendi belediyesinin imkanlarını aktarıyor. İç işleri Bakanlığı yıllardır buna ses çıkarmıyor.
Bu durum hükümetin taraf tutması demektir.. Ve devletin zayıf olması şeklinde algılanıyor.
BABALAR GİBİ SATMAK
5) Özellleştirme de kamu yararı ilkesi gözetilmiyor .
özelleştirmenin temel gerekçesi , ekonomide kaynakları daha etkin kullanmak ve halkın refahını daha çok artırmaktır. Özelleştirmeden sonra kamu yararı olup olmadığına bakmak gerekir. Eğer özelleşen KİT’ler şimdi daha çok üretim yapıyorsa, halk daha ucuza ve daha kaliteli mal alıyorsa ve bu kuruluşlar şimdi daha çok işçi çalıştırıyorsa elbette özelleştirme doğru yapıldı diyeceğiz. Ne var ki bunların hiç biri gerçekleşmedi. AKP hükümeti para gelsin diye kamusal yarrına bakmadan herşeyi iftihar ederek satıyor.
Böyle davranan bir hükümet devleti zayıflatmış oluyor.
Sonuç olarak ,Halk Devleti iyi yönetsin diye siyasileri seçiyor. AKP devleti iyi yönetmediği gibi , devletin zayıflamasına da neden oldu.