5510 Sayılı Sosyal Sigortası Kanununda Bazı Değişiklikler Yapılması Hakkında

Türkiye Büyük Millet Meclisi
Genel Kurul Tutanağı
23. Dönem 4. Yasama Yılı
49. Birleşim 19/Ocak /2010 Salı

 BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 49’uncu Birleşimini açıyorum. Toplantı yeter sayısı vardır, görüşmelere başlıyoruz.

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, İç Tüzük’ün 37’inci maddesine göre verilmiş bir doğrudan gündeme alınma önergesi vardır, okutup işleme alacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

2/458 Esas numaralı (5510 Sayılı Sosyal Sigortalar Genel Sağlık Sigortası Kanununda Bazı Değişiklikler Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi) kanun teklifime iç tüzüğün 37. maddesine göre işlem yapılmasını saygılarımla arz ederim.

Esfender Korkmaz -İstanbul

BAŞKAN – Teklif sahibi olarak, İstanbul Milletvekili Esfender Korkmaz, buyurun efendim. (CHP sıralarından alkışlar)

ESFENDER KORKMAZ (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; saygılar sunuyorum.

 5510 sayılı Sosyal Sigortalar Genel Sağlık Sigortası Kanunu’nda bazı değişiklikler yapılmasına ilişkin sekiz buçuk ay önce vermiş olduğum kanun teklifinin hakkında söz almış bulunuyorum.

 Değerli arkadaşlar, neden böyle bir kanun teklifi verildi? 2008-2009, iki yıllık süre içerisinde kriz nedeniyle, ekonomik kriz nedeniyle işsiz kalanların sayısı, iş aramayıp çalışmaya hazır işsizleri de katarsak, 1 milyon 5 bin kişiye ulaştı. Elbette ki 1 milyon 5 bin kişi işsiz kalınca bu işsizlerle ilgili kanun teklifi vermek her şeyden önce bizim vicdani borcumuzdur.

 İkincisi, Türkiye 2009 yılında G20’ler içerisinde en fazla küçülen ekonomi oldu. Bu küçülen ekonomiden, bu durgunluktan birçok esnaf iflas etti. Düşük kur uygulaması nedeniyle ucuz ithalat arttı. Süper, hipermarketler küçük sanatkârları ve bakkalları tamamıyla piyasadan kaldırdı.

 Kriz nedeniyle dünyada ve Türkiye’de kime destek verildi? Krizin en mağduru olan, bütün dünyada en fazla krizlerden zarar gören işsizlere destek verilmedi. Ya kime verildi? Örneğin Merkez Bankası, bankalara önemli destekler verdi, düşük faizle döviz sağladı bankalara, reeskont faizlerini düşürdü.

 Bankacılık sektörünün geçen sene temmuz ayında 90 milyar liralık borcunu biz, burada sildik. Bu 90 milyar lira, görev zararları ve içi boşaltılan bankalar nedeniyle bankacılık sektörünün TMSF’ye olan borcuydu. Bu borcu biz burada sildik yani hazinenin bankacılık sektöründen 90 milyar liralık alacağı silindi. Özel sektörde kurumlar vergisi düşürüldü, KDV, ÖTV indirimi yapıldı ve teşvikler sağlanarak özel sektör de kısmen desteklendi. Peki, işçiye ne yapıldı, işsize ne yapıldı? Tersine, işçinin ve işsizin elindeki imkânlar alındı. Bugün tartışılan 4/C bunlardan birisidir.

 Bugün eğer Tekel işçileri karda, soğukta perişan hâldeler ise bizim burada vicdanımız işçiye ve işsize teklif getirmeyi emreder ve bunun için biz bu teklifi getirdik.

 Bu teklifin iki tane içeriği var. Birisi: Krizden dolayı işsiz kalanların hiç olmazsa 2010 yılı için sosyal güvenliklerinin devam etmesi için bunların sigorta primi, işçi payı ve işsizlik sigorta işçi payı İşsizlik Sigortası Fonu’ndan ödensin. Hiç olmazsa bunlar hem işsiz kaldı hem de sosyal güvenlikten yoksun olmasınlar. Dolayısıyla getirdiğimiz kanun teklifinin birinci yüzü, birinci içeriği budur.

 İkinci içeriği gerek kriz dolayısıyla gerek çeşitli nedenlerle işini bırakmış, işsiz kalmış, emekli olamamış ama emeklilik yaşına gelmiş olan insanlar borçlandırılsın ve bunlar bu borçlandırılmak yoluyla emekli edilsinler.

 Değerli arkadaşlar, eğer bunu yaparsak yani borçlandırarak emekli edersek bir defa aktüerya dengeleri bozulmuyor. (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

 BAŞKAN – Sayın Korkmaz, konuşmanızı tamamlayınız. Buyurun efendim.

 ESFENDER KORKMAZ (Devamla) – Teşekkür ederim.

Neden aktüerya dengeleri bozulmuyor? Çünkü bunlar bir yerde borçlanarak prim ödeyecekler, dolayısıyla Sosyal Güvenlik Kurumunun prim gelirleri düşmeyecek.

İkincisi, bakın daha dün yayınlandı, evvelsi gün yayınlandı işsizlik rakamları. Genç nüfusta işsizlik oranı yüzde 26,6’dır kentlerde ve bir başka örnek vereyim, tarım sektöründe çalışanların yüzde 86’sı sosyal güvenlik dışındadır.

 Değerli arkadaşlar, bu kanun teklifi geçerse bu krizin işsize getirdiği ağır yük kısmen hafifleyecektir. Önce, biz, açılım yapacaksak işsize açılım yapmalıyız.

Teşekkür ediyorum. Saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

 BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Korkmaz.

 Şahsı adına Tokat Milletvekili Reşat Doğru. (MHP sıralarından alkışlar) Sayın Doğru, buyurun efendim.

 REŞAT DOĞRU (Tokat) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; İstanbul Milletvekili Esfender Korkmaz’ın kanun teklifi üzerine söz almış bulunuyorum. Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

 Bilindiği üzere 2008 yılında ülkemizi sarıp sarmalayan ekonomik kriz, işçiden memura, esnaftan sanayiciye, emekliden çalışana, çiftçiye kadar bütün vatandaşlarımızı derinden etkilemiştir.

 AKP Hükûmetinin zamanında gerekli tedbirleri almaması neticesinde birçok iş yeri kapanmıştır. Kapanmayıp ekonomik hayatına zor şartlar altında da olsa devam etmek isteyen işletme sahipleri, ancak işçi çıkararak kendilerini kurtarma yönüne gitmişlerdir. Bu durum kimseye yarar sağlamamış, tam tersine hem işverene hem de çalışana zarar vermiştir, çünkü işverenin üretimi durma noktasına gelmiş, satışları da tamamen düşmüştür. Sonucunda işçi çıkardığı için işsizlik artmış, insanlar evlerine ekmek götüremez konuma gelmiştir.

 Sayın milletvekilleri, Hükûmetin yapmış olduğu lokal iyileştirmeler de çare olmamış, işsizlik cumhuriyet tarihinin en üst seviyesine çıkmıştır. Bugün, yazılı ve görsel medyada izliyoruz, 50 kişilik işçi, memur veya sözleşmeli kadroya 2 bin 500, 3 bin kişi başvurmaktadır. Bu da ülkemizdeki işsizliğin boyutunun en önemli göstergelerinden biri olmuştur. 2009 yılından itibaren ekonomik krizin iyice kendini göstermesiyle artık çiftçi ve serbest meslek mensupları çalışamaz, iş yapamaz hâle gelmişlerdir.

 Bunun neticesinde, işten çıkarılan veya zorunlu olarak ayrılma durumunda kalan işçilerimizin SSK primlerinde aksamalar meydana gelmiştir. Aynı durum çiftçi ve serbest meslek mensubu vatandaşlarımızda da kendisini göstermektedir. Tarlada ürünü para etmeyen çiftçimiz ile çalışma ve iş hacmi daralan esnafımız BAĞ-KUR primleri ile isteğe bağlı emeklilik primlerini ödeyememişlerdir. Bu durum, hâliyle emekliliklerine yansımış, emeklilik yaşını neredeyse mezara çekmiştir. Bundan daha vahimi, belli bir süre BAĞ-KUR primini yatıramayan bir kişi tedavi olamayıp, ilaç alamamaktadır. Bunun sorumlusu kendileri mi yoksa böyle bir uygulamayı yürürlüğe koyanlar mıdır? Sosyal devlet anlayışı bunun neresindedir? Bu insanlar, zaten elde olanı satıp savdılar, hayatlarını zor idame ettiriyorlar, primlerini de nasıl versinler? Bunu düzenlemek mecburiyetindeyiz.

 Aslında bu insanların derdi, tasası sadece emeklilik değildir. Bugün emeklilerin durumu, aldıkları maaşları ve kendilerine verilen zamları hepimiz biliyoruz, görüyoruz. Emeklilere yapılan zamlar yeterli olmamıştır. Emekliler, büyük şehirlerde ev kirasını ödeyemiyorlar, evlerine ekmek götürmekte zorlanmaktadırlar.

 İşçi emeklilerine Hükûmetin yaptığı son zamlar da yeterli bulunmamıştır. İşçi emeklileri Hükûmetten işçi emeklileri intibak kanununu beklemektedirler. Bu konuda Hükûmetten hiç de ses çıkmamaktadır. Bütün emeklilerin olduğu gibi, işçi emeklilerinin sesini maalesef duymamaktadırlar.

 Emeklilerimiz alacakları üç beş kuruşla beraber sağlık hizmetlerinden daha iyi faydalanmayı arzu etmektedirler. Ömrünün son deminde emekli olan bir insan elbette hastalıklarla boğuşacaktır. Ancak, hasta katılım payları bile büyük bir yük olarak sırtlarına yüklenmekte, onu bile ödemekte zorlanmaktadırlar.

 Hükûmet, IMF politikalarına bağlı kalarak emeklilik yaşını yükseltmiştir. işten çıkarma, iş yeri kapatma, zorunlu işten ayrılma gibi durumlarda emeklilik yaşı daha da yükselmektedir. Bugün ABD ve AB ülkelerinin çalışanlarına, emeklilerine sağladığı imkânlar, sosyal fonlardan yaptığı yardımlar ve vatandaşlarına sağladığı yaşam düzeyleri ülkemizden kat kat fazladır. Bizlerin şeklen onlara benzemekte ısrarımız sosyal hayatımızı da, sosyal güvenlik sistemimizi de zedelemektedir.

 İşte, kriz nedeniyle işini kaybeden, primini yatıramadığı için ilacını alamayan insanlar hep bu yanlış politikaların bir sonucudur. Memuru ile, emeklisi ile, işçisi ile, çiftçisi ile, esnafıyla Hükûmetten artık neredeyse umut kesilmiştir.

 Sayın milletvekilleri, burada sözlerime sigara fabrikalarının durumuyla ilgili olarak devam etmek istiyorum. Malumunuz olduğu şekliyle, Tekel çalışanları özlük haklarını istiyorlar, insanca yaşamak istiyorlar. İşçinin hak ve hukuku maalesef gasp ediliyor.

 Özelleştirme furyası içerisinde, bu insanlar kendi istekleri dışında yaprak tütün işletme müdürlüklerine aktarıldılar. Tabii, aktarıldılar ama o zaman kendilerine iş verilmiş olsaydı hiçbir konuda problem olmayacak ve işlerine devam etmiş olacaklardı. Ancak kendi isteklerinin dışında bu aktarma meydana gelmiştir. Tabii, o insanlar da özlük haklarının verilmesi noktasında demokratik haklarını kullanmaya çalışıyorlar. (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

 BAŞKAN – Sayın Doğru, konuşmanızı tamamlar mısınız. Buyurun.

 REŞAT DOĞRU (Devamla) – Karda, kışta, kıyamette, işte Ankara’ya geldiler, eylem yapıyorlar. Bu işçiler içerisinde, yaklaşık olarak 12 bin civarında olan bu işçiler içerisinde yaklaşık olarak bine yakını da Tokat Yaprak Tütün İşletme Müdürlüğü insanlarıdır. Bu işçilerimizin çocukları, aileleri, hep beraber bütün insanlar, Tokat’ın birçok insanı “Acaba bu insanlarımız durumu ne olacak?” diye merak içerisindedirler.

 Bakınız, son üç gün, o soğukta, kış ortamında geldiler, orada bir oturma eylemi yaptılar. Oturma eylemleri esnasında yaklaşık olarak 500’ün üzerinde insan hastalıklarla karşı karşıya kaldı ve acil olarak hastaneye kaldırıldılar. Bugünden itibaren de açlık grevine başlamış durumdalar. Hükûmetten istekleri özlük haklarının verilmesi noktasındadır. Hükûmet niye bu kadar inat ediyor? Bu insanların 4B kadrosuna geçirilmesi, hakların iyileştirilmesiyle beraber eylemleri sona erecek.

Ondan dolayı da işçi kardeşlerimizin sesini duymak mecburiyetinde olduğumuzu ifade etmek istiyorum.

 Değerli Arkadaşımızın vermiş olduğu kanunu destekleyeceğimizi buradan belirtiyor, yüce Meclisi en derin saygılarımla selamlıyorum. (MHP ve CHP sıralarından alkışlar)

 BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Doğru.

 FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Karar yeter sayısı istiyorum Sayın Başkan, çoğunluğun vicdanı karar versin azınlık değil de.

 BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, önergeyi oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısını arayacağım. Kabul edenler… Kabul etmeyenler…

 Sayın milletvekilleri, arkadaşlar arasında ihtilaf vardır, iki dakikalık süre içerisinde elektronik cihazla oylama yapacağım. İki dakikalık süre veriyorum ve oylama işlemini başlatıyorum. (Elektronik cihazla oylama yapıldı)

 BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, karar yeter sayısı yoktur. Birleşime on dakika ara veriyorum.

 Kapanma Saati: 16.54

 İKİNCİ OTURUM

 Açılma Saati: 17.11

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 49’uncu Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.

 Doğrudan gündeme alınma önergesinin oylamasında karar yeter sayısı bulunamamıştı. Şimdi oylamayı tekrarlayacağım ve karar yeter sayısı arayacağım.

İki dakika süre veriyorum, oylama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, karar yeter sayısı vardır; önerge kabul edilmemiştir.

 

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir