2010 yılında, bankada mevduatı olanların net reel faiz geliri sıfır oldu. Yıllık yüzde 6.7 olan brüt nominal faiz gelirini, enflasyon ve vergi eritti. Yüzde 15 Stopaj şeklinde alınan gelir vergisinden sonra ele geçen net nominal faiz yüzde 6.70 oldu. Gerçekleşen yıllık TÜFE oranı da yüzde 6.40 oldu. Sonuçta reel faiz sıfıra yakın çıktı.
————————————————————————————————
FİNANSAL YATIRIM ARAÇLARININ 2010 YILI TÜFE’YE GÖRE REEL GETİRİSİ (YÜZDE)
NOMİNAL GETİRİ REEL GETİRİ
——————- —————-
MEVDUAT FAİZİ (BRÜT) 7.93 1.44
MEVDUAT FAİZİ ( NET ) 6.70 0.28
IMKB 100 31.53 23.62
DOLAR 1.01 -5.07
EURO -8.53 -14.03
KÜLÇE ALTIN 24.77 17.27
2010 YILI, YILLIK ENFLASYON ORANI: YÜZDE 6.40
2010 yılında, finansal yatırım araçları içinde en yüksek reel getiriyi yüzde 23.62 ile borsa, ikinci sırada yüzde 17.27 ile altın sağladı.
Dolar ve Euro, TL cinsinden reel kayıp getirdi. Euro uluslararası piyasalarda dolar karşısında değer kaybettiği için Türkiye’de de 2010 yılında daha büyük reel kayıp getirdi.
Doların TL cinsinden reel kaybı yüzde 5.07, Euro’nun ise yüzde 14.03 oldu.
Dünya da kur savaşları olurken, her ülke kendi milli parasının değerlenmesinden korkarken, TL, 2010 yılında da değerlenmeye devam etti.
Merkez Bankasının, 2003 bazlı reel kur endeks değeri 2010 sonunda 126 idi. Yani TL 2003 yılına göre yüzde 26 değer kazanmıştı.
Düşününki, Dolar Euro karşısında değer kazanıyor. TL ise dolar karşısında değer kazanıyor. Elbette ki bu çelişkinin ekonomik maliyetleri olacaktır. Bu maliyetlerin başında cari açık geliyor.
2010 yılı cari açık, tahminlerin çok üstünde geliyor. En yüksek tahmin 42 milyar dolar iken, gerçekleşecek cari açık 48 milyar dolara ulaşıyor.
Cari açığın temel nedeni, ithalatın yüksek olmasıdır. İthalatın yüksek olmasını bazıları tamamıyla iç talep artışına bağlıyor. Bu yanlıştır. Zira 9 aylık iç talep artışı ortalama yüzde 7.4’tür. Bu artış üretim artışı ve 9 aylık yüzde 8.9 olan Gayri Safi Yurt İçi hasıla artışının altındadır.
Muhakkak ki düşük kur ithal malı fiyatlarının da düşük kalmasına neden olmakta ve bu nedenle ithal malına talep artmaktadır. Ancak temel belirleyici düşük kurdur. Düşük kur, yerli üretimin rekabet gücünün düşmesine neden oluyor ve yerine ithal aramalı, hammadde ve tüketim malına talep artışı yaratıyor.
Temel sorun, sürdürülemez olan cari açığın düşürülmesidir. Bunun içinde önce kur baskısı yaratan sıcak para girişinin kontrolü gerekir.
Merkez Bankası yıl sonu enflasyon hedefi yüzde 7.5 iken, gösterge faizini yüzde 7 ye düşürdü. Faizlerin düşmesi, reel faizlerin sıfır olması, kur artışı yarattı. Kur artışının nereye kadar gideceği açık olmadığı için, sıcak para açısından kur riski oluştu. Sıcak para girişi azalırsa, kur dengeye gelir. Cari açık azalır.
Mevduat sahibinin zarar etmesi, hükümetin 8 yıldır sürdürdüğü sıcak para politikasının günahıdır. Cezasını tasarruf sahibi çekiyor.