2006 YILINDA ÖZELLEŞTİRMEDE SORUNLAR VE GERÇEK ÇÖZÜMLER (ÖNERİ)

2006 YILINDA ÖZELLEŞTİRMEDE SORUNLAR VE GERÇEK ÇÖZÜMLER (ÖNERİ)
Özelleştirme çalışması :
Başkan : Prof. Dr. Esfender Korkmaz
Raportör: Dr. Süleyman yaşar ( özelleştirme idaresi eski başkan v. )
Dr. Hasan Tahsin Emek  ( Finansçı )
Giray Duda ( gazeteci )
(CHP İSTANBUL EKONOMİK VE SOSYAL ARAŞTIRMALAR FORUMU) 
 

BÖLÜM : I ÖZELLEŞTİRME FELSEFESİ VE KRİTERLERİ…………………………. 2
 UYGULAMADAKİ ÖZELLEŞTİRME FELSEFESİ YAPIMIZA UYMUYOR……  2
 SERMAYE  PİYASASINI GELİŞTİRMEK AMACI GERÇEKLEŞMEDİ……….. 3
 DEVLETLEŞTİRME – ÖZELLEŞTİRME TERCİHİ……………………………… 4
 ÖZELLEŞTİRME KRİTERLERİ NE OLMALIDIR ?.…………………………………… 6
 
BÖLÜM : II TÜRKİYEDE ÖZELLEŞTİRME UYGULAMALARI ……………………… 9
 
2.1 )   ÖZELLEŞTİRME SERMAYE TEKELİNE YOL AÇTI……………………………  9
ÖZELLEŞTİRME GELİRLERİ ETKİN KULLANILMADI……………………….  11
AKP DÖNEMİNDE ÖZELLEŞTİRMEDE ŞEFFAFLIK KALKTI ……………… 13
ÖZELLEŞTİRME İŞSİZLİĞİ ARTIRDI ………………………………………….  20
 
BÖLÜM : III ÖZELLEŞTİRME UYGULAMALARINDA YOLSUZLUK VE  KAYIRMA….        20
 AKP ÖZELLEŞTİRMEDE YOLSUZLUK VE KAYIRMA ……………………….20
 THY İÇİN ÖZELLEŞTİRME HÜLLE YAPILDI.DENETİM KAÇIRILDI……..…..24
 ÖZELLEŞTİRME UYGULAMALARUNDA DEĞERLENDİRME HATALARI…30
 BÖLÜM  : I V SONUÇ VE ÖNERİLER ……………………………………………….    31
 SERMAYE HALKA AÇILMALI ………………………………………………….   32
 ALT YAPIYI DEVLET YAPMALI………………………………………………..   32
 KAMU – ÖZEL ORTAKLIĞI SİSTEMİ………………………………………..    33
 TARIMSAL ÜRETİMİNDE DEVLETİN ELİ OLMALIDIR ……………………    34
 ÖZELLEŞTİRME GELİRLERİ  FİZİKİ VE SOSYAL ALTYAPI İÇİN KULLANILMALI …    34
 ÖZELLEŞTİRMEDE İSTİHDAM ŞARTI OLMALIDIR…………………………  34
 ÖZELLEŞTİRME İDARESİ YENİDEN ORGANİZE EDİLEREK ŞEFFAFLIK SAĞLANMALI…….       35
 PİYASA ENGELLERİ AZALTMALI……………………………………………    36
 BÖLÜM :I ÖZELLEŞTİRME FELSEFESİ VE KRİTERLERİ
1.1)UYGULAMADAKİ ÖZELLEŞTİRME FELSEFESİ YAPIMIZA UYMUYOR
Mevcut olan özelleştirme  mevzuatı, özelleştirmeyle  görevli kurumlar ve kişiler özelleştirme felsefesini şu şekilde açıklıyor :
‘’Devletin,asli görevleri olan adalet ve güvenliğin sağlanması ve özel sektör  tarafından yüklenilemeyecek altyapı yatırımlarını yapması buna karşılık,ekonominin  pazar mekanizmaları tarafından yönlendirilmesidir.’’(OİB Bulteni, 2007: 1)
Gerekçede ‘’Özelleştirme ile devletin ekonomideki sınai ve ticari aktivitesinin en aza indirilmesi hedeflenirken, rekabete dayalı piyasa ekonomisinin oluşturulması, devlet bütçesi üzerindeki KİT finansman yükünün azaltılması, sermaye piyasasının geliştirilmesi ve atıl tasarrufların ekonomiye kazandırılması, bu yolla elde edilecek kaynakların altyapı yatırımlarına kanalize edilebilmesi mümkün olacaktır.’’ Deniliyor. (OİB Bulteni, 2007: 2)
Yine aynı kaynaklarda ,’’Özelleştirmenin temel amacının nihai olarak, devletin ekonomide işletmecilik alanından tümüyle çekilmesini sağlamak ‘’ olduğu ifade edilmektedir.
Gerçekte ise :
Özelleştirmede , ‘’Ekonomiyi tamamıyla piyasanın yönlendirmesine bırakmak ‘’ şeklindeki felsefe gelişmekte olan ekonomilerde  piyasanın oligopol yapı kazanmasına neden olmaktadır.  Piyasada rekabet koşulları çalışmadığı için , tüketicinin zararlı çıkmasına yol açmaktadır. Ayrıca  devletin toplumun refahı için kullanabileceği iktisat politkası araçlarını sınırlamaktadır. Devletin elinde yalnızca para politikasının araçları  kalmaktadır.
Gerçekte ise devlet kaynak dağılımına müdahale ederek , ekonomide mevcut kaynakların en verimli şekilde kullanılmasını sağlamalıdır.   Gelir ve istihdam yaratarak Toplumsal refahı en yüksek düzeye çıkarmalıdır. Topluma dış maliyet getiren malların üretimini vergi ve cezalarla sınırlamalı  , buna karşılık dış fayda sağlayan malların üretimini teşvik ederek artırmalıdır.
Özelleştirmeye mevcut yaklaşım ise , bu konularda devletin elini ayağını bağlamıştır.
Özelleştirme felsefesi , dış fayda yaratmayan , devletin yönetiminde olması halinde toplumsal yararı olmayan ,özel sektör tarafından daha pratik yoldan yönetilmesi mümkün olan  , işletmelerle sınırlı olmalıdır.
1.2)SERMAYE PİYASASINI GELİŞTİRMEK AMACI GERÇEKLEŞMEDİ.
Özelleştirmeyle ilgili gerekçelerden birisi de  şöyledir : ‘’ Borsa ve sermaye piyasalarını geliştirmeden Türkiye’de sağlıklı bir ekonomik gelişmeden bahsetmek mümkün değildir. Şirketlerin yalnızca bankacılık sektörüne bağlı olmadan hisse senedi, tahvil veya bono ihracı yoluyla kaynak temin edebilmeleri ve bu kaynak maliyeti ile enflasyon arasında sağlıklı bir ilişkinin olabilmesi için, sermaye piyasalarının geliştirilmesi gerekir. Sermaye piyasasının gelişimi ise, tasarrufların daha büyük bir kısmının mali piyasalara yönlendirilmesi ve bu suretle oluşan fonların sermaye piyasasına akışına imkan verecek bir ekonomik yapının oluşturulması ile mümkündür.”. (OİB Bulteni, 2007 :.2)
Bu açıdan değerlendirildiğinde özelleştirme uygulamaları ile, bir yandan mali piyasalara ve dolayısıyla sermaye piyasalarına yönelmeyen yerli   tasarrufları bu piyasalara yönlendirerek yeni kaynaklar yaratılması, diğer yandan da kamu kesiminin fonlar üzerindeki talebi nedeniyle sıkışan mali piyasa üzerindeki olumsuz baskının engellenmesi hedeflenmektedir.
Ne var ki uygulamada özelleştirmede blok satış yöntemi kullanılmış sermaye piyasasının derinleşmesi ve hem de gelişmesi mümkün olmamıştır. Bu  nedenle yabancının borsadaki payı yüzde 70’e çıkmıştır. 
1.3. DEVLETLEŞTİRME – ÖZELLEŞTİRME TERCİHİ
a)Devletleştirmenin gerekçeleri :
Gerek yasa gerekçelerinde ve gerekse teoride  , devletleştirmenin en önemli gerekçesi, piyasa yetersizliğidir.
  • Piyasalarda tek satıcı (tekel ) veya az sayıda satıcının (oligopol ) bulunması tüketici refahını olumsuz  etkiler.
  • Eğitim, sağlık gibi dış fayda sağlayan hizmetlere  piyasalar,yalnızca bunların yarattığı özel faydası kadar kaynak ayırdıkları için, üretimleri piyasaya bırakılırsa piyasa  bunları yeterli miktarda üretemez.
  • Piyasalar gelir dağılımını da düzeltemez ve suçları engelleyemez.
  • Yine insanlar üzerinde olumsuz ve tehlikeli etkileri olan çevre kirliliği  de aynı şekilde piyasalar tarafından önlenemez.
İşte piyasaların çözümleyemediği bu tür durumlara “piyasa yetersizlikleri” denir. Piyasaların yetersiz olduğu durumda, devlet doğrudan devletleştirme yapıp üretimi kendisi yaparak müdahale eder ya da gözetimi altında üretimi özel firmalara yaptırır.
 
 
 
b)Özelleştirmenin gerekçeleri :
Yine  Teorilerde , yasalarda  ve uygulama da  özelleştirme için öne sürülen başlıca gerekçeler ise  şunlardır (Vickers and Yarrow, 1995:157)
  • Piyasaların yetersiz olduğu durumların benzerleri devlet faaliyetleri içerisinde de ortaya çıkabilir. Devlet piyasanın daha pratik çözümlerle ve daha etkin ürettiği özel mal ve hizmetleri  yaparsa  asli görevleri olan parlamento, diplomasi, adalet, iç ve dış güvenlik türünden tam kamusal hizmetler ile eğitim, sağlık gibi yarı kamusal hizmetleri  aksatabilir.
  • Devlet özel mal üretiminde , tüketici tercihlerini özel sektör kadar iyi belirleyemez. (Martin and Parker, 1997:9)
  • Bürokratların devletin amaçlarıyla çelişen şahsi çıkarları, devlet tarafından yönetilen işletmelerde zararların ortaya çıkması halinde iflas kurumunun olmaması nedeniyle vergilerin kullanılarak zararların giderilmesinin yarattığı sorumsuz yöneticilik anlayışı, tüketici taleplerinin dikkate alınmayarak bürokrat kararlarına göre ürün çeşitlemesi yapılması nedeniyle tüketicinin tatmin edilememesi, ihtiyaçların giderilmesinde uzun bir bürokrasi süreci ile birlikte gelen yoğun devlet memuru baskısı türünden ortaya çıkan durumlar da “devlet yetersiz‘’ kalabilir.
  • Piyasa ekonomisinde özel malların devlet tarafından yapılması , piyasada rekabetin bozulmasına , ortaya haksız rekabet çıkmasına neden olabilir.   
İşte piyasanın yetersizliklerinde devlet nasıl müdahale ederse, devletin yetersizliklerinde de o alandaki mal ve hizmet üretimini özel sektöre bırakmak, vatandaşın refahı için yapması gereken müdahalelerden birisidir.
Devlet  ülke ekonomisi geliştikçe talebi hızla artan adalet, eğitim, sağlık, iç ve dış güvenlik, altyapı türünden hizmetleri daha çok arz etmek ve kalitesini artırmak için çabalarını bu alanlara yoğunlaştırır. Özel sektörün yapabildiği ve finanse edebileceği sosyal faydası olmayan özel malların üretimin ise özel girişimcilere bırakır. Devletin özel sektöre bıraktığı alanlar her zaman devletin denetim ve yönlendirme yetkisine açıktır. Devlet tarafından özel girişimcilere bırakılan tesisler ve üretim faaliyetleri eğer tüketicilerin refahına katkı yapmıyorsa ya da tüketici aleyhine çalışıyorsa bu durumda devlet bu üretim birimlerini geri alabilir.
Türkiye’de, “özelleştirme”  1985 yılından sonra , siyasi iktidarların ekonomik hedeflerinden biri haline geldi.  1999 yılında bir “devlet politikası” olarak benimsendi. Yine aynı yıl  , 1982 Anayasası’nın kırk yedinci maddesindeki devletleştirme yanına özelleştirme de eklendi.
Aslında bu gerekçeler bile Türkiye’de Telekom gibi , enerji  işletmeleri gibi işletmelerin özelleştirilmesi için yeterli bir yaklaşım sağlamaya yetmiyor.
1.4. ÖZELLEŞTİRME KRİTERLERİ NE OLMALIDIR ?
Özelleştirme , eğer yapılacaksa , tespit edilecek belirli etkinlik kriterleri dikkate alınmalıdır.
a) Tüketici refahının artırılması :
Özelleştirme yapılırken tüketici yararının iyi hesaplanması  gerekir. Tüketiciye yansıyacak faydanın hesabı yapılırken özelleştirilecek kamu üretici birimi hakkında aşağıdaki soruların cevapları aranır :
  • Özel girişimci, ürünü daha düşük fiyata üretecek mi? Bu ürün tüketiciye daha ucuza satılacak mı ?
  • Daha yüksek üretim elde edilecek mi?
  • Daha iyi kalite ve ürün çeşidine ulaşılacak mı?
  • Daha çok yenilik yapılabilecek mi?
  • Özelleştirme önceki duruma göre , çalışanlara, üreticilere, ihracata ve vergi mükelleflerine ilave yarar sağlayacak mı ?
Yukarıda saydığımız beş sorunun cevabı, özelleştirilecek kamu üretici birimi için olumlu olursa, bu takdirde, özelleştirme etkin yapılmış demektir.. Ekonomide kaynak kullanımında etkinlik sağlanmış olacaktır.  Ve topluma yararı olacaktır..  Aksi takdirde özelleştirme yapmak toplumsal faydayı artırmayacağı gibi ayrıca hem kaynak dağılımında etkinlik bozulmuş olacak hem de tüketici için ve toplum için ortaya zarar çıkacaktır. 
b) Ekonomide kaynakların etkin kullanılması :
Bir ekonomide kıt kaynakların en verimli ve en etkin şekilde kullanılması halinde , bu kaynaklardan en yüksek fayda sağlanır.
Prensip olarak , sosyal fayda ve sosyal maliyeti olan kamusal  (Örneğin Savunma , Adalet )ve yarı kamusal mal ve hizmet üretimi ( Örneğin Eğitim ve Sağlık )  ile  fiyat açısından stratejik mal  üreten doğal tekellerin ( Örneğin Telekom ) ve altyapı yatırımlarının (örneğin köprü ,elektrik )  devlette olması , buna karşılık özel fayda ve maliyeti olan  özel malların da piyasa tarafından üretilmesi  halinde , toplam fayda maksimize edilmiş olur. Bu anlamda yalnızca  mülkiyeti devlette  olan  özel mal ve hizmet üreten işletmelerin  özelleştirilmesi gerekir.
c) Altyapı hizmet girdilerinde fayda maksimizasyonu :
Ayrıca özelleştirme kavramı içerik olarak sadece kamu şirketlerinin özel sektöre devrini kapsamaz. Devletin belli bir imtiyaz vererek o bölgedeki hizmetleri özel sektöre gördürmeye başlaması da özelleştirme kavramının içerisinde yer alır. Yap-İşlet-Devret  türünden finansman modelleri bu tür özelleştirme uygulamalarına örnek teşkil eder.
Bu tür özelleştirme , ekonomide darboğazların aşılması , girdilerin ucuzlaması , girdilerde tasarruf sağlanması halinde , örneğin karayolları ve tünel için geçerli bir yol olabilir.
Yap – işlet – devret modelinde , yapılacak yatırıma olan ihtiyacı , yatırımın sağlayacağı dış yararı ve ekonomiye sağlayacağı tasarrufu ,  özel sektörün işleteceği süreyi  iyi hesaplamak gerekir.  Muğla Göcek’ te  bu modelle yapılan tünel Yap – İşlet – Devlet modeli için  bir örnek olabilir.
4) Sermayenin Tabana Yayılması
Özelleştirmenin önemli bir fonksiyonu da  ekonomik ve sosyal dayanışmaya katkısıdır. Özelleştirme, sosyal demokrat  partilerin elinde ekonomik ve sosyal dayanışmayı artıran bir araç olmuştur.
Buna en güzel örnek İngiltere İşçi Partisi’nin özelleştirme uygulamalarıdır. İngiltere İşçi Partisi özelleştirmeyi sosyal boyutunu öne çıkararak değerlendirmiş ve “paydaş toplum” kavramını geliştirmiştir. Nedir paydaş toplum? Bilindiği gibi bir işletmede hissedar olanlar istekli çalışır. Eğer halk da toplumsal refah içerisinde payı olduğuna inanırsa daha istekli çalışır. İşte bu nedenle özelleştirme yapılırken geniş halk kitleleri hissedar olarak özelleştirme projelerine katılırlarsa ortaya paydaş toplum çıkar. Çünkü insanlar pay sahibi olmadıkları duygusuna kapılırsa topluma karşı sorumluluk ve toplumun başarısı için çalışma isteği duymazlar.
Paydaş toplum kavramı, İngiltere’de hisse senedi sahibi sayısını 3 milyondan 14 milyona çıkarmıştır. Ayrıca Yeni Zelanda İşçi Partisi’nin 1980’li yıllarda özelleştirme yoluyla elde ettiği ekonomik başarı diğer ülkelere örnek teşkil etmiştir.  Fransa’da özelleştirme uygulamalarını sosyalist François Mitterand başlatmıştır.
 
 
 
BÖLÜM II ) TÜRKİYE’DE ÖZELLEŞTİRME UYGULAMALARI
AKPiktidarında Özelleştirme uygulaması hızlandı.. Ancak özelleştirme toplumsal yarar yaklaşımından ve teknik anlamından epeyce uzaklaştı. Uygulamada keyfilik arttı.. özelleştirme arpalık olarak kullanılmaya başlandı.. 
2.1. ÖZELLEŞTİRME SERMAYE TEKELİNE YOL AÇTI
Özelleştirmede temel felsefe , kamusal yararı olmayan ve devletin yapması halinde ekonomide kaynak dağılımını olumsuz etkileyecek , haksız rekabet yaratacak mal ve hizmet üretiminin özel sektöre bırakılmasıdır.
Özelleştirilecek işletmelerin mülkiyeti halkın olduğu için, sermayenin de tabana yayılması gerekir.. Dolayısıyla çok gerekli ve teknik zorunluluk yoksa, özelleştirmenin halka arz yoluyla yapılması gerekir.. 
Türkiye ‘de özelleştirme uygulaması ise tam tersi oldu..  Özelleştirmenin yüzde 70’i blok satış yoluyla oldu.
Bunun iki temel nedeni var … Bir… Genelde siyasi iktidarlar, özelde ise son 4.5 yılda AKP iktidarı özelleştirmeyi arpalık olarak kullandı. İki…Sermaye piyasalarının derinliğinin olmaması ve sermaye piyasalarının kurumları olan denetim şirketleri, derecelendirme şirketleri ve yatırım bankalarının yeni oluşturulması nedeniyle kurumsal yetersizlikle karşı karşıya kalınması da siyasi iktidarlar için bir gerekçe oluşturdu.
Özelleştirmede , halka arz için piyasa altyapısının henüz yeteri kadar gelişmemiş olması , aynı zamanda özelleştirme zamanı açısından optimal zamanlamanın da henüz gelmediğini  gösteriyor.. Buna rağmen özellikle AKP’nin özelleştirmeyi hızlandırmasının   nedeni , özelleştirme gelirlerini kullanmak ve özeleştirmeyi istismar etme isteğini  yansıtmaktadır.
 
TABLO 1 : TÜRKİYE’DE YÖNTEMLER İTİBARİYLE ÖZELLEŞTİRME İŞLEMLERİ

(OİB Bulteni, http://www.oib.gov.tr)
 
Özelleştirmenin yöntemleri; yönetimin özelleştirilmesi, mülkiyetin özelleştirilmesi, finansmanın özelleştirilmesi ve serbestleştirme gibi genel başlıklardan ve bunların ayrıntılı başlıklarından oluşmaktadır. (Prie, 1991: 12-13)
Özelleştirmenin yüzde 70 blok satışla yapılmış olması ,  hisse senetleri belirli ellerde  toplanmasına neden olmuştur.
Öte yandan eğer özelleştirme halka arz yoluyla yapılsaydı , sermaye piyasasının da derinleşmesine imkan sağlamış olacaktı. Blok satış sermaye piyasasının gelişmesini ve  derinleşmesini  engelleyen faktörlerden birisi oldu.  
 
 
 
2.2. ÖZELLEŞTİRME GELİRLERİ ETKİN KULLANILMADI
Özelleştirme uygulaması ile hem kaynaklar çarçur edildi… Hem de halkın mal varlığı azalmış oldu. Eğer Özelleştirme gelirleri , altyapı yatırımlarında kullanılsaydı  eğitim ve sağlık yatırımlarında kullanılsaydı , beşeri ve fiziki sermayenin artmasına da imkan verecekti.
Oysaki bu gelirler borçların ödenmesinde kullanılarak heba edildi.
Aslında , Özelleştirme Uygulamaları Hakkındaki Kanun’un 2. maddesinde “özelleştirme uygulamalarından elde edilecek gelirlerin genel bütçe harcamalarında kullanılamayacağına” ilişkin hükmü hala yürürlüktedir. Bu yasanın 10. madde hükmü değiştirilerek , yasanın temel felsefesi rafa kaldırıldı ve bu gelirlerin  Genel Bütçe’ye aktarılması yolu açıldı .
10 . maddenin değişmesi yoluyla özelleştirme gelirlerinin  bütçeye aktarılmış olması , aynı yasanın ilke maddesine de aykırı dır.. Bu nedenle  hukuki açıdan özelleştirme gelirlerinin genel bütçeye aktarılıp , aktarılamayacağı  tartışmalıdır.
2006 yılı sonuna kadar geçen son dört yılda elde edilen 14.7 milyar dolar tutarındaki özelleştirme gelirinin büyük bir kısmı Hazine Müsteşarlığı’na aktarılarak borç geri ödemelerinde kullanıldı .
Özelleştirme gelirleri kamu yatırımlarının özel sektöre devri nedeniyle elde edilen gelirler olduğu için kamu mal varlığındaki azalmanın bir karşılığıdır. Bu nedenle kamu mal varlığının asli kamu hizmetlerine yönelik olarak artışında kullanılması ekonomide etkin kaynak dağılımı mantığının gereğidir.
Eğitim ve sağlık alanındaki eksik yatırımlar, altyapıya yönelik bölgesel eksiklikler elde edilen özelleştirme gelirleriyle karşılanması gerekirken,
AKPiktidarı döneminde  elde edilen özelleştirme gelirleri  borç ve açıklar için kullanıldı… Türkiye ekonomisi büyük bir alt yapı hamlesi fırsatını  kaçırdı.
Yine eğer özelleştirme gelirleri altyapı eksikliği ve işsizlik sorunu yaşayan bölgelerde yatırıma dönüştürülseydi, büyük şehirlerde bugün yaşanan göç azalırdı.. Göçün ortaya çıkardığı sorunlar önlenmiş olurdu.
Özetle iktisadi etkinlik açısından kaçırılan fırsat maliyeti büyüktür.
TABLO 2
1986 – 2007 DÖNEMİ GERÇEKLEŞTİRİLEN ÖZELLEŞTİRME İŞLEMLERİ
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
1986 – 2005
 
2006
 
2007
 
TOPLAM
 
 
($)
 
($)
 
($)
 
($)
 
 
 
 
 
 
 
 
 
Blok Satış
10.980.793.478
 
7.178.000.000
 
0
 
18.158.793.478
Tesis/Varlık Satışı
1.897.415.739
 
626.069.010
 
21.525.985
 
2.545.010.734
Halka Arz
3.133.739.478
 
207.820.151
 
0
 
3.341.559.629
İMKB’de Satış
1.261.053.768
 
0
 
0
 
1.261.053.768
Yarım Kalmış Tesis Satışı
4.368.792
 
0
 
0
 
4.368.792
Bedelli Devirler
407.576.491
 
83.405.938
 
454.387
 
491.436.816
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
TOPLAM
17.684.947.746
 
8.095.295.099
 
21.980.372
 
25.802.223.217
 
 
 
 
 
 
 
 
 
*
1995 uygulamalarına METAŞ’ın rehinli hisse satışı olan 57.900.000 $ dahil değildir.
 
 
 
 
*
Tablolarda yeralan rakamlar, ilgili yılda gerçekleştirilen uygulama tutarlarını gösteren satış miktarıdır.
(OİB Bulteni, http://www.oib.gov.tr)
TABLO 3 : YILLAR İTİBARİYLE ÖZELLEŞTİRME İŞLEMLERİ

(OİB Bulteni, http://www.oib.gov.tr)
2.3. AKP DÖNEMİNDE ÖZELLEŞTİRMEDE ŞEFFAFLIK KALKTI …
AKP  iktidarı , özelleştirmede şeffaflığı sağlayan yasal şartları değiştirdi veya ortadan kaldırdı. Özelleştirmede Başbakan kendisini tek yetkili yaptı .
 Özelleştirme konusunda ilk ve nihai kararları veren en yetkili karar organı niteliğindeki Özelleştirme Yüksek Kurulu’nun hangi bakanlardan oluşacağı ve Özelleştirme İdaresi’nin özelleştirmeden sorumlu bir Devlet Bakanı’na bağlanması ilkesi, Özelleştirme Uygulamaları Hakkındaki 4046 sayılı Yasa’nın 3’ncü maddesinde belirtilmişken, 2003’de AKP tarafından bu madde değiştirildi .. Özelleştirme Yüksek Kurulu’nun hangi bakanlardan oluşacağı Başbakan’ın yetkisine bırakıldı.Böylece özelleştirme uygulamalarında tek yetkili, “Başbakan” oldu.
2003 yılında bu değişikliğin yapılma nedeni, Özelleştirme İdaresi Başkanlığı’nın bağlı olduğu Devlet Bakanı Abdüllatif Şener’in bir firmayla ilgili sözleşme ile tespit edilmiş özelleştirme bedelinin taksitlerle ödenecek taksit sürelerinin uzatılması talebini yerine getirmeyişi oldu.
AbdüllatifŞener ,Özelleştirme Kanunu’nda yetki veren bir dayanak bulunmadığı gerekçesi söz konusu talebi reddetti. Başbakanın isteği ile Özelleştirme Kanunu’nda değişiklik yapılarak Özelleştirme İdaresi, Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Abdüllatif Şener’den alınarak  Maliye Bakanı Kemal Unakıtan’a bağlandı .  Yapılan Bakan değişikliği sonucunda talepte bulunan firmaya süre uzatımı verildi.
Özelleştirme şartlarını sonradan değiştirmek ,ihaleye katılan  diğer firmaları karşı haksız rekabet oluşturuyor. Özelleştirmede şeffaflığı ortadan kaldırıyor. İhaleden önce anlaşmalar ve adam kayırmalar şeklinde yolsuzluğa neden oluyor. 
  • AKPKamu oyunu oyalama taktiği kullanıldı.
Özelleştirme Uygulamaları Hakkında Kanun’da 3.7.2005 tarih ve 5398 sayılı Kanunla değiştirilen 18’nci maddesinde bazı değişikler yapıldı.  Bu değişikliklere göre, “Değer tespit sonuçları, kuruluşun özelleştirilmesine ilişkin ihale sonuçları özelleştirilmesini müteakip idare tarafından kamuoyuna duyurulur.” ibaresi “Değer tespit sonuçları, kuruluşun özelleştirme işlemi tamamlanarak devir sözleşmesinde yer alan yükümlülüklerin yerine getirilmesinden sonra kamuoyuna duyurulur.” Şeklinde değiştirildi.
Böylece özelleştirme uygulamalarında  açıklık ve şeffaflık ilkesi ortadan kaldırıldı.Bu yolla tespit sonuçlarının açılanması uzun bir sürecin sonuna bırakılarak kamuoyu tarafından unutulması amaçlandı.
 
 
  • İhalelerde rekabet imkanı daraltıldı ..
Ayrıca Özelleştirme Uygulamaları Hakkında Kanun’un 18’nci maddesinde yer alan pazarlık usulü ibaresi ile başlayan paragrafın birinci cümlesinin sonuna “Sermayesindeki kamu payı yüzde on beş’in altında olan iştirak hisselerinin özelleştirilmesinde birden fazla teklif alınması şartı aranmaz.” ibaresi eklendi.
Bu değişiklikleri takiben sözü edilen 18’nci maddede “belirli istekliler arasında ihale usulü” yöntemi getirilerek, çıkılan ihalede sonuç alınamaması halinde, Özelleştirme Yüksek Kurulu’nun onayı alınarak belirli istekliler arasında ihale usulü ile ihale yapılabilir hükmü getirildi. Böylece ihalelerde en az iki ihale yapma koşulu ortadan kaldırıldı. Bu düzenlemelerle ihalelerde rekabet ilkesi zedelendi. İhalelerde rekabetin aksaması  gerçek fiyatın ortaya çıkmasını engeller. Bu nedenle yapılan yasal değişiklikler ihale süreçlerini ekonomik anlamda olumlu yönde değil olumsuz yönde etkileyecek değişiklerdir.Böylece rekabetten uzaklaşan uygulamalar tüketiciyi olumsuz etkileyecektir.
  • 2004 yılından sonra , toplum özelleştirme gelirlerinin nereye kullanıldığı bilinmiyor.AKP özelleştirmede kaynak kullanımı tablosunu 2004 yılından sonra kaldırdı.2004 yılından sonra özelleştirme gelirleri ilan ediliyor.Ancak bu gelirlerin nasıl kullanıldığı açıklanmıyor.  Bu yolla özelleştirme  de şeffaflık ortadan kalktı.
Aşağıdaki tablo özelleştirme idaresinin Web sayfasından alınmıştır.. Bu tabloda özelleştirme gelirlerinin nereye kullanıldığı , bütçeye ne kadar kaynak aktarıldığı görülmektedir. Ancak  özelleştirme idaresi 2004 yılından sonra bu tabloyu devam ettirmedi.
 
TABLO 5 ;
1986 – 2004 YILI ÖZELLEŞTİRME İDARESİ KAYNAK – KULLANIM TABLOSU
1986 – 2004  DÖNEMİ  KAYNAKLAR  ( YTL )
Yıllar
1986-2002
2003
2004
Toplam
 
(YTL)
(YTL)
(YTL)
(YTL)
ÖZ. UYG. TAHSİLAT
2.526.575.282,14
369.056.997,33
1.590.347.707,66
4.485.979.987,13
– Blok Satış Geliri
1.138.478.384,83
54.636.827,31
518.521.507,33
1.711.636.719,47
– Tesis/Varlık Satışı
206.961.898,59
189.389.027,10
573.110.376,98
969.461.302,67
– Halka Arz Geliri
714.708.925,32
0,00
51.797.464,19
766.506.389,51
– Uluslararası Kurumsal Arz Geliri
309.776.836,20
0,00
175.621.870,44
485.398.706,64
– İMKB’de Satış Geliri
120.980.732,74
121.991.007,72
219.394.642,05
462.366.382,51
– Yarım Kalmış Tesis Satışı Geliri
583.270,05
0,00
0,00
583.270,05
– Bedelli Devirler
35.085.234,41
3.040.135,20
51.901.846,67
90.027.216,28
 
REHİNLİ HİSSE SATIŞ GELİRİ
3.729.756,28
0,00
0,00
3.729.756,28
 
TEMETTÜ GELİRİ
524.604.634,07
102.786.557,59
305.122.079,74
932.513.271,40
 
KAPSAM KUR. VERİLEN BORÇ ANAPARA TAHSİL
16.882.147,68
22.440.000,00
5.318.641,22
44.640.788,90
 
KAPSAM KUR. VERİLEN BORÇ/TAHVİL FAİZ GELİRİ
6.345.184,71
1.036.944,45
0,00
7.382.129,16
 
DİĞER GELİRLER
87.222.714,01
25.115.145,39
20.910.196,32
133.248.055,72
 
BORÇLANMA
1.819.431.229,61
211.520.845,60
1.865.608.568,20
3.896.560.643,41
-Borçlanma (Borç,Tahvil,Bono Vs.)
1.806.804.188,92
155.000.000,00
1.728.000.000,00
3.689.804.188,92
– Dış Kredi ve Hibe Kullanımı (1)
12.627.040,69
56.520.845,60
137.608.568,20
206.756.454,49
TOPLAM KAYNAKLAR
4.984.790.948,50
731.956.490,36
3.787.307.193,14
9.504.054.632,00
(OİB Bulteni, http://www.oib.gov.tr)
Bu tabloda yer alan rakamlar, özelleştirme Fonu Hesabı ile özelleştirme uygulamalarına ilişkin diğer özel hesaplara nakit giriş tutarlarını göstermektedir. (1) Özelleştirme uygulamalarında kullanılmak üzere Dünya Bankası tarafından açılan kredi ile bazı uluslararası kuruluşlardan sağlanan kredi ve hibeden kullanılan tutarlar
TABLO 6
1986 – 2004 DÖNEMİ KULLANIMLAR  ( YTL )
Yıllar
1986-2002
2003
2004
Toplam
 
(YTL)
(YTL)
(YTL)
(YTL)
ÖZ.KAP.KURULUŞLARA  İLİŞKİN ÖDEMLER
1.895.024.529,81
562.834.407,32
653.679.255,66
3.111.538.192,79
– Sermaye İştiraki
1.174.793.693,06
340.354.164,98
534.502.279,22
2.049.650.137,26
– Kredi Biçiminde Verilen Borç
640.291.103,03
203.829.828,55
55.182.502,00
899.303.433,58
– S. Yardım Zammı Ödemeleri
12.531.740,21
1.711.173,80
0,00
14.242.914,01
– Öz. B. İş Kaybı Tazminatı Öd.
17.355.764,81
11.540.670,00
36.240.653,00
65.137.087,81
– Öz. Son. Taz. v.b. D. Pers. Öd.
33.391.106,25
4.203.385,67
11.294.143,26
48.888.635,18
– %30 Erken Emekli. Primi Öd.
5.312.211,80
1.195.184,32
16.459.678,18
22.967.074,30
– Öz. Gelirinden İlgili Kur. Öd.
11.348.910,65
0,00
0,00
11.348.910,65
ÖZ.  UYG. İLİŞKİN ÖDEMELER
20.951.488,69
7.189.016,09
11.473.119,27
39.613.624,05
– Denetim – Danışmanlık Gid.
7.398.377,52
4.478.921,57
1.932.314,57
13.809.613,66
– İhale İlanı Giderleri
12.344.064,88
2.703.595,82
9.540.804,70
24.588.465,40
– Reklam ve Tanıtım Giderleri
583.067,54
6.498,70
0,00
589.566,24
– İMKB’de H. Senedi Alımı G.
625.978,75
0,00
0,00
625.978,75
BORÇ ÖDEMELERİ
1.752.182.722,24
144.334.706,74
2.804.518.633,26
4.701.036.062,24
– Özel. Bono/Tah. Anapara  Öd.
1.057.654.219,43
80.501.689,34
2.268.426.567,54
3.406.582.476,31
– Özel. Bono/Tahvil Faiz Öd.
657.565.457,53
63.833.017,40
536.092.065,72
1.257.490.540,65
– D. Boçlar Faiz/Kur F./K.Vergi
36.963.045,28
0,00
0,00
36.963.045,28
DİĞER KULLANIMLAR
1.329.037.005,11
17.719.350,89
36.196.709,86
1.382.953.065,86
– G.Yön.Gid. İdareye Aktarılan
26.345.166,49
7.250.000,00
10.701.911,10
44.297.077,59
– Hazine’ye Aktarma
1.273.821.353,97
0,00
0,00
1.273.821.353,97
– Diğer Kullanımlar
28.870.484,65
10.469.350,89
25.494.798,76
64.834.634,30
 
TOPLAM
4.997195.745,85
732.077.481,04
3.505.867.718,05
9.235.140.944,94
Not:Bu tabloda yer alan rakamlar, özelleştirme Fonu Hesabı ile özelleştirme uygulamalarına ilişkin diğer özel hesaplardan nakit çıkış tutarlarını göstermektedir.
(OİB Bulteni, http://www.oib.gov.tr)
 TABLO 7
1986 – 2004 YILI ÖZELLEŞTİRME İDARESİ
KAYNAK – KULLANIM TABLOSU $
1986 – 2004  DÖNEMİ  KAYNAKLAR  ( $ )
Yıllar
1986-2002
2003
2004
Toplam
Toplam
 
($)
($)
($)
($)
(%)
ÖZ. UYG. TAHSİLAT
7.225.913.87
 
255.053.948
1
133.742.540
8.614.710.358
60,16
– Blok Satış Geliri
3.433.524.969
37.835.412
364.041.684
3.835.402.065
26,78
– Tesis/Varlık Satışı
539.713.574
127.626.828
418.035.841
1.085.376.243
7,58
– Halka Arz Geliri
1.595.577.653
0
37.011.026
1.632.588.679
11,40
– Uluslararası Kurumsal Arz Geliri
1.004.470.977
0
125.487.718
1.129.958.695
7,89
– İMKB’de Satış Geliri
597.032.954
87.603.360
153.352.134
837.988.448
5,85
– Yarım Kalmış Tesis Satışı Geliri
3.567.591
0
0
3.567.591
0,02
– Bedelli Devirler
52.026.152
1.988.348
35.814.137
89.828.637
0,63
 
REHİNLİ HİSSE SATIŞ GELİRİ
60.418.740
0
0
60.418.740
0,42
 
TEMETTÜ GELİRİ
2.068.136.652
63.122.417
223.290.871
2.354.549.940
16,44
 
KAPSAM KUR. VERİLEN BORÇ ANAPARA TAHSİL
39.894.000
15.226.799
3.899.638
59.020.437
0,41
 
KAPSAM KUR. VERİLEN BORÇ/TAHVİL FAİZ GELİRİ
17.658.873
684.595
0
18.343.468
0,13
 
Diğer Gelirler
73.684.040
17.877.941
14.473.127
106.035.108
0,74
 
 
 
 
 
 
Borçlanma
1.714.033.813
135.256.507
1.258.150.675
3.107.440.995
21,70
 – Borçlanma (Borç,Tahvil,Bono Vs.)
1.454.168.932
95.914.093
1.160.364.371
 
.710.447.396
18,93
-Dış Kredi ve Hibe Kullanımı (1)
259.864.881
39.342.414
97.786.304
396.993.599
2,77
 
TOPLAM KAYNAKLAR
11.199.739.988
487.222.207
2.633.556.851
14.320.519.046
100,00
Bu tabloda yer alan rakamlar, Özelleştirme Fonu Hesabı ile özelleştirme uygulamalarına ilişkin diğer özel hesaplara nakit giriş tutarlarını göstermektedir.
(1)      Özelleştirme uygulamalarında kullanılmak üzere Dünya Bankası tarafından açılan kredi ile bazı uluslararası kuruluşlardan sağlanan kredi ve hibeden kullanılan tutarlar.
(OİB Bulteni, http://www.oib.gov.tr)
 
 
 
 
TABLO 8
1986 – 2004  DÖNEMİ  KULLANIMLAR  ( $ )
Yıllar
1986-2002
2003
2004
Toplam
Toplam
 
($)
($)
($)
($)
(%)
ÖZ.KAP.KURULUŞLARA  İLİŞKİN ÖDEMLER
5.275.955.436
385.909.922
464.473.164
6.126.338.522
44,13
– Sermaye İştiraki
3.648.749.793
234.640.415
369.102.087
4.252.492.295
30,63
– Kredi Biçiminde Verilen Borç
1.117.707.226
138.182.259
41.162.410
1.297.051.895
9,34
– S. Yardım Zammı Ödemeleri
56.349.654
1.142.869
0
57.492.523
0,41
– Öz. B. İş Kaybı Tazminatı Öd.
40.972.865
8.278.716
25.565.035
74.816.616
0,54
– Öz. Son. Taz. v.b. D. Pers. Öd.
78.638.142
2.852.182
7.569.581
89.059.905
0,64
– %30 Erken Emekli. Primi Öd.
14.944.587
813.481
21.074.051
36.832.119
0,27
– Öz. Gelirinden İlgili Kur. Öd.
318.593.169
0
0
318.593.169
2,30
ÖZ. UYG. İLİŞKİN ÖDEMELER
239.043.231
4.809.262
8.063.538
251.916.031
1,81
– Denetim – Danışmanlık Gid.
52.721.307
2.931.207
1.267.548
56.920.062
0,41
– İhale İlanı Giderleri
44.805.807
1.873.305
6.795.990
53.475.102
0,39
– Reklam ve Tanıtım Giderleri
7.272.894
4.750
0
7.277.644
0,05
– İMKB’de H. Senedi Alımı G.
134.243.223
0
0
1345.243.223
0,97
BORÇ ÖDEMELERİ
1.915.590.286
91.244.402
1.930.621.858
3.937.456.546
28,37
– Özel. Bono/Tah. Anapara  Öd.
1.104.467.201
49.832.755
1.564.085.292
2.718.385.248
19,58
– Özel. Bono/Tahvil Faiz Öd.
634.327.571
41.411.647
366.536.566
1.042.275.784
7,51
– D. Boçlar Faiz/Kur F./K.Vergi
176.795.514
0
0
176.795.514
1,27
DİĞER KULLANIMLAR
3.528.209.039
12.147.289
25.308.297
3.565.664.625
25,69
– G.Yön.Gid. İdareye Aktarılan
54.126.873
5.019.818
7.504.819
66.651.510
0,48
– Hazine’ye Aktarma
3.403.845.926
0
0
3.403.845.926
24,52
– Diğer Kullanımlar
70.236.240
7.127.471
17.803.478
95.167.189
0,69
 
TOPLAM KAYNAKLAR
10.958.797.992
494.110.875
2.428.466.857
13.881.375.724
100,00
Not:Bu tabloda yer alan rakamlar, özelleştirme Fonu Hesabı ile özelleştirme uygulamalarına ilişkin diğer özel hesaplardan nakit çıkış tutarlarını göstermektedir.
(OİB Bulteni, http://www.oib.gov.tr)
 
Özelleştirilen işletmeler , kamu malıdır.. Bu nedenle halk özelleştirme gelirlerinin nasıl harcandığı bilmelidir.. Ayrıca bu giderler meclis ve Sayıştay denetiminde olmalıdır.
 
AKP‘nin giderleri saklaması , özelleşirme  gelirlerini keyfi kullandığını veya bütçe açığını gizlemek için , merkezi devletin yapması gereken hizmetleri , özelleştirme gelirlerinden kaynak aktarak, bütçe dışı kamu kurumlarına veya fonlara yaptırdığı şüphesini uyandırmıştır.  
2.4. ÖZELLEŞTİRME İŞSİZLİĞİ ARTIRDI..
Özelleştirme nedeniyle , 16 .000 kişi işini kaybetti .
Örnek olarak SEK  özelleştirilmeden önce 1.359 çalışana sahipken, özelleştirme sonrası işçi sayısı 514’e; Kardemir’deki işçi sayısı 5.417’den 3.919’a , SEKA Bolu İşletmesinde 247’den 71’e; özelleştirilen çimento fabrikalarında toplam 6.737’den 3.087’e ; PETLAS’da 1.102’den 471’e; Petrol Ofisi’nde 3.822’den 1.029’a düşmüştür.
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
BÖLÜM : III ) ÖZELLEŞTİRME UYGULAMALARINDA YOLSUZLUK VE KAYIRMA
Birçok özelleştirme uygulaması  kamu vicdanını rahatsız ediyor. Yoğun kamuoyunda olarak eleştiri alıyor.   Basında sürekli tartışma yaratıyor.
3.1. AKP ÖZELEŞTİRMEDE YOLSUZLUK VE KAYIRMA
a) Bandırma SEKA Tesisleri bedavaya gitti .
Bandırma  SEKA tesisleri değerinin çok altında  1.1 milyon dolara satıldı.
Bu satış gerçek değerinin çok altında bir satış olarak değerlendirildi. Ve kamuoyunda büyük tepki yarattı.. 
b) Galataport direkten döndü.
Galataport olarak isimlendirilen İstanbul Salıpazarı’nda bulunan Liman ve Tesislerinin özelleştirilmesini kazandığı ilan edilen en iyi teklif olarak sunulan 3 milyar 538 milyon euronun, 49 yıllık ödeme planı dikkate alınarak net bugünkü değer yöntemiyle yapılan hesaplamada sadece 200 milyon euro’yadenk geldiği ortaya çıkmıştır.
İhaleyi kazanarak Global-Ofer-İbrahim Çeçen-Limakortaklığının ödeme planının da 3.5 milyar euroyaalındığı söylenen projenin ilk üç yıl, yıllık ödemesi sadece 875 bin euro, dördüncü yıl 3.5 milyon euroile devam eden ödemelere 5’nciyıldan itibaren yıllık yüzde 10.75 faiz uygulanacaktı. Bu hesaba göre Konsorsiyum ilk 10 yılda sadece 29.4 milyon euroödeme yaparken yatırım dönemi hariç Galataport’tanelde edeceği gelir muhafazakar bir hesaplamaya göre 2,1 milyar euroyubulmaktadır.
Ödemelerde yoğunluk son 9’ncuyılda öne çıkacak. 40’ncıyıla gelindiğinde (inşaat süreci hariç) kurulacak tesisleri 37 yıldır işletiyor olacak olan grup, bu dönemde yıllık 153 milyon euro’yaulaşan taksitleri 49’ncuyılın sonunda 346.3 milyon euroile tamamlayacak ve  40-49’ncuyıllar arasında devlete, 2.1 milyar euroödenecektir. Devlete ödemeyi 49 yılda yapacak Konsorsiyum ilk 15 yılda 3.5 milyar eurolukteklif bedelinin tamamını çıkarmış olacaktır. Geriye kalan 37 yılın geliri ise kar olarak firmalara kalacaktır.
 Konsorsiyum ayrıca 300 milyon Euro yatırım yapacak. Bu hesaba göre Galataport’ualan Konsorsiyum, içerisinde oteller, rezidanslar, alışveriş merkezleri, ofisler ve limanın bulunduğu Galataport’u500 milyon Euro’yamal edecektir. Bunun karşılığında yılda elde edeceği gelirin net bugünkü değer üzerinden hesabı da 5 milyar euro’yugeçmektedir. Böylece Konsorsiyum’un karının 4-4,5 milyar euroseviyesinde olacağı yatırım bankacıları tarafından tahmin edilmektedir.
Galataport’un49 yıllığına işletme hakkının 3 milyar 538 milyon euro’ya verilmesi ve ödemelerin 2.2 milyar euro’luk kısmının 49 yıllık ödeme süresinin son 10 yılında yapılması, devrin peşin değerinin yaklaşık 200 milyon euro civarına gelmesi kamuoyunda büyük tepkilere yol açmış ve ihale onaylanmamıştır. Fakat böyle bir uygulamaya teşebbüs edilmesi iş dünyası tarafından da “büyük bir cüret”  olarak değerlendirilmiştir.
c)   Tüpraş’ın   el altından satışı
Tüpraş’ınsermayesi’nin yüzde 14.76’sının İMKB toptan satışlar pazarında İMKB işlem fiyatının altında satılmış ve “yargı” satılan hisselerin geri alınması için karar vermiştir.
 Tüpraş’ın 36 milyon 969 bin 698 adet hissesi, yurt dışında yerleşik kurumsal yatırımcılara satılmak üzere Global’in Özelleştirme Yüksek Kurulu’na başvurusunun uygun bulunmasıyla hisse başına 15.40 YTL’den İMKB Toptan Satışlar Pazarı’nda satılmıştı. Mahkeme, 4.3.2005’de 454 milyon dolara satılan Tüpraş hisselerinin Özelleştirme İdaresi’nin satışa yetkili kılınmasına ilişkin Özelleştirme Yüksek Kurulu Kararı’nın kamuoyuna duyurulmadığı, aleniyet ilkesine ve rekabetin sağlanması esasına uygun davranılmadığı ve hisselerin satış fiyatında kamu yararına uygun hareket edilmediği gerekçesiyle iptal kararı vermiştir. 12’nci İdare Mahkemesi’nin iptal kararı 12 Ocak 2007 tarihinde Danıştay 13’ncü Dairesi tarafından onanmıştır.
d )Manisa Sümerbank Mensucat Fabrikasında 10 milyon Dolar rant
 Manisa Sümerbank Mensucat Fabrikası’nın Manisa’da oluşturulan ortak girişim grubuna 3 milyon 751 bin dolara satılmasının ardından 4.5 ay gibi kısa bir süre sonra alıcıların 145 dönümlük arazinin 55 dönümünü KİPA TESCO şirketine 13 milyon 750 bin dolara satmıştır. Böylece devlet malı üzerinden kısa sürede haksız kazanç elde edilmiştir.
e) Manisa Et ve Tavuk  Kombinesi Kapatıldı.
 Manisa Et ve Tavuk Kombinası’nın, May Et isimli firmaya satılmasının ardından, bu firma kısa bir süre sonra tesisin makinelerini sökerek götürmüş ve arazisini Kilimasan isimli bir firmaya, tesisleri alış bedelinin çok üzerinde bir bedele satarak 2 milyon 800 bin dolar tutarında büyük bir rant elde etmiştir.
f) Kuşadası Liman İşletmesinde Yasa dışı işlem
Kuşadası Limanı işletme hakkının 36.000.000 dolar bedelle en yüksek teklifi veren Limaş A.Ş.ye devredilmesi İhale Komisyonu tarafından kararlaştırılmıştır. Ve ihale komisyonu, teklifi tespit edilen değerden düşük olan ikinci teklif sahibini sıralamaya almamıştır.
Fakat Özelleştirme Yüksek Kurulu, İhale Komisyonu kararında yer almadığı halde; Limaş A.Ş. sözleşme imzalamadığı takdirde limanın işletme hakkının 27.000.000 dolar bedelle ikinci teklif sahibi Royal Caribbean Cruises – Avrasya Yatırım Holding A.Ş. – Ege Ticaret Ltd. Şti. Ortak Girişim Grubuna devredilmesini kararlaştırmıştır.
İhale Komisyonunun ikinci iyi teklifi veren Grubu sıralamaya almaması iki nedene dayanmaktadır:
 Birinci ve ikinci teklifler arasındaki fiyat farkının, imzadan kaçınma durumunda yanacak olan geçici teminattan yüksek olduğu durumlarda ihale komisyonlarının ikinci teklifi sıralamaya almamaları gerekir. Çünkü bu durum iki firmanın anlaşarak, birincinin ikinci yararına ihaleden çekilmesine elverişli bir ortam yaratmaktadır. Nitekim, bu ihalede en yüksek teklif ile ikinci iyi teklif arasında 9 milyon dolar fark vardır ve en yüksek teklif sahibinin imzadan kaçınması durumunda yanacak olan teminat ise 1 milyon dolardır ve birinci teklif sahibi imzadan kaçınarak bu teminatını yakmıştır.
 İkinci sıradaki yüksek teklif (27 milyon dolar), Değer Tespit Komisyonunca Kuşadası Limanı için 31,9 milyon dolar olarak belirlenen değerin yaklaşık 5 milyon dolar altında kalmaktadır.
ÖYK’nınkarar tarihi olan 28.04.2003’teki yürürlükteki haliyle 4046 sayılı Özelleştirme Uygulamaları Hakkında Kanun’un 3’ncü maddesinin (d) bendi, Kurulun yetkisini “Özelleştirme İdaresi Başkanlığı tarafından gerçekleştirilen nihaî devir işlemlerini onaylamak”la sınırlamışken, ÖYK hem birinci teklife göre 9 milyon dolar daha düşük olan, hem de Değer Tespit Komisyonunca tespit edilen satış değerinin 5 milyon dolar altında bulunan ikinci teklifi sıralamaya almasıyla, satışın düşük bedel teklif eden bu firmaya yapılmasına ortam hazırlanmıştır.
Genel uygulama olarak, ilan edilen son teklif tarihinde İdareye ulaşan teklifler, ihale komisyonlarınca aynı gün veya birkaç gün içinde açılarak ihale çalışmalarına başlanmakta ve nihai pazarlık görüşmelerinin yapıldığı gün ihale sonuçlandırılmaktadır.
 
Oysa 2002 yılındaki Kuşadası, Çeşme, Trabzon ve Dikili limanları ihaleleri teklif zarfları genel uygulamanın aksine son teklif verme tarihi olan 11.11.2002’den 52 gün sonra 02.01.2003’te açılmıştır.  Diğer taraftan,  Kuşadası Limanı ihalesinin 27 milyon dolara, Ofer-Kutman’ında içinde yer aldığı ortak girişim grubuna verilmesi, Bayındırlık ve İskan Bakanlığı, ihaleden sonra “liman üzerinde bazı tesislerin kurulmasına olanak sağlayan” bir yönetmelik çıkararak, böylelikle ihalenin özünün ciddi şekilde değiştirmiştir.
g) Kütahya Şeker Fabrikasında AKP Milletvekiline Kıyak
Kütahya Şeker Fabrikası’nın sermayesinin yüzde 56’sını 21.4 milyon dolara  Torunlar Gıda Şirketi satın almış ve  Özelleştirme İdaresi ile sözleşme imzaladıktan 8 gün sonra  Torunlar Gıda Şirketi satın aldığı hisselerin yarısını Kiler Grubu’na ait şirkete devretmiştir. AKP Bitlis Milletvekili Vahit Kiler’in ve kardeşlerinin şirketi Atlas Alışveriş Hizmetleri ve Gıda San. Tic. Ltd Şti., özelleştirmenin üzerinden 8 gün geçtikten sonra Kütahya Şeker Fabrikası’na  ortak olmuştur. 
3.2. THY İÇİN ÖZELLEŞTİRMEDE HÜLLE YAPILDI.DENETİMDEN KAÇIRILDI
Türk Hava Yolları’nın (THY) yüzde 25 oranında devlete ait hisse senetlerinin 16 -17 -18 Mayıs 2006 tarihinde halka arz yoluyla özelleştirilmesi de bu uygulamalardan sayılabilir.
THY’nin özelleştirme amacıyla halka arz duyurusunda satılan senetlerin yüzde 15’ine denk düşen miktarının ek satış hakkı yoluyla satılacağı da bildirildi. Yapılan duyuruların ardından yatırımcılar, halka arz edilen hisse senetlerinin tutarının 1.6 katı talepte bulundular. Toplanan taleplerin değerlendirmeleri sonucunda THY hisseleri yurt içi bireysel yatırımcılara 6.11 YTL’den satıldı.
Yapılan halka arz sırasında THY hisse senetlerine gelen talep, halka arz edilen hisselerin sanki 10 katıymış gibi Özelleştirme İdaresi Başkanlığı (ÖİB) ek satış hakkını da kullandı. Böylece THY sermayesinin yüzde 25’ine ilave olarak yüzde 3.75 oranında devlet  hissesi de ek satış hakkı yoluyla satılmış oldu. Daha önceki yıllarda yapılan halka arzlar da dikkate alındığında THY’nin sermayesinde devletin hisse oranı yüzde 46.43’e düşürüldü. Böylece, THY yasal olarak devlet şirketi olmaktan çıktı.
Bundan böyle Başbakanlık Yüksek Denetleme Kurulu,  THY’nı denetleyemeyecek. Türkiye Büyük Millet Meclisi de Anayasa’nın 165’inci maddesi gereğince devletin hisselerinin nasıl yönetildiği hakkında artık THY için kimseye hesap soramayacak. Çünkü Anayasa’nın 165’nci maddesine göre, Parlamento ancak sermayesinin yüzde ellisinden fazlası doğrudan ya da dolaylı olarak devlete ait olan ortaklıkları denetleyebiliyor. Artık AKP Hükümeti, THY’de devletin hisseleriyle ilgili istediğini yapacak, ama Parlamentoya hesap vermeyecek. Daha doğrusu yasama, yürütmeyi THY konusunda denetlemeyecek. Ama Hükümet THY yönetim kurulu üyelerinin çoğunluğunu atamaya devam edecek.
Bilindiği gibi, THY’nin halka arzı 16 Mayıs 2006’da başlatılıyor, ama yatırımcılara 2005 yılı bilançosu gösteriliyor. Halbuki THY, 2006’nın ilk üç ayında zarar ediyor. Halka arz öncesi gizlenen bu zarar  öyle azımsanacak bir miktar değil. Tam 162 milyon YTL.  Oysa Mayıs ayının ikinci yarısında yapılacak bir halka arz için yılın  ilk üç ayının bilançosunun yatırımcıya duyurulması gerekiyordu. Bu noktada Sermaye Piyasası Kurulu’nun THY’nin halka arzına, ilk üç aylık bilanço duyurulmadan izin vermesi de çok garip bir durum. Kısacası THY’nin halka arzında ilk zorlama “zararı saklama” oluyor.
İkinci zorlama ise sanki halka arz edilen hisselere çok büyük talep gelmiş gibi “ek satış hakkı” kullanılıyor. Oysa THY’ye gelen talep, halka arz edilecek hisselerin sadece 1.6 katı oluyor. Bu miktar talep için ek satış hakkını kullanmak, hisselerin ikincil piyasada düşeceğini, yatırımcıların zarara uğrayacağını baştan kabul etmek anlamına geliyor. Ayrıca Mayıs ayının ikinci yarısı küresel finansal piyasalarda faiz artışı nedeniyle hisse senedi fiyatlarının düştüğü bir dönem. Hatta planlanan bazı halka arzlar Avrupa’da bu dönemde iptal edildi. İşte bu ortama rağmen THY’nin halka arzında “ek satış hakkı” ısrarla kullanılıyor. Bu da ikinci garip durum. 
Üçüncü zorlama ise ek satış hakkı da kullanıldıktan sonra, THY hisse senetleri 25 Mayıs’tan itibaren İMKB’de işlem görmeye başlıyor.  THY hisse fiyatları İMKB’de hızla düşüyor ve halka arz fiyatının oldukça altına iniyor. Bunun üzerine Özelleştirme İdaresi Başkanlığı, fiyat istikrarını sağlamak amacıyla THY hisselerinin İMKB’de işleme başladığı tarihten itibaren 30 gün süreyle alım yapıyor. Fiyat istikrarı için yapılan alımların süresi 30 günle sınırlıdır.
Fiyat istikrarını sağlamak amacıyla yapılan hisse senedi alımlarının süresi bitince Özelleştirme İdaresi Başkanlığı 26 Haziran’da yaptığı duyuruda  THY sermayesinde devletin payının yüzde 46.43 ten yüzde 49’a çıktığını duyuruyor. Peki bunun anlamı ne? ÖİB devletin payını ısrarla yüzde 50’nin üzerine çıkarmamakta direniyor. ÖİB ek satış tutarını fiyat istikrarı için kullanmıyor. Eğer ÖİB ek satış yaptığı tutarının tamamını fiyat istikrarı için kullansaydı, devletin THY sermayesindeki payı yüzde 50.18’e yükselecek böylece Parlamentonun THY’yi denetleme yetkisi sürecekti. Devletin hisse oranının yüzde 49’da bırakılmasını, THY’deki son gelişmelerle birlikte yorumlamak gerekiyor. Gazetelerde çıkan haberler, THY’de yoğun bir AKP müdahalesine, siyasi kadrolaşmaya işaret ediyor. Bu müdahalenin rahat yapılabilmesi ve kimsenin yapılanların hesabını sormaması için Yüksek Denetleme Kurulu’nun denetim yapmaması gerekiyor.
THY’nin parlamentonun ve Başbakanlık Yüksek Denetleme Kurulunun denetimi dışına çıkarılmasının ardından, USAŞ’ın özelleştirilmesinden tam on yedi yıl sonra, devlet, USAŞ’ı tekrar kendi bünyesine kattı.
Basında yer alan haberlere göre, 1989 yılında yüzde 70 oranındaki hissesi merkezi Danimarka’da olan  SAS Service Partner A/S isimli şirkete 14.4 milyon dolara satılan USAŞ, bu defa Türk Hava Yolları A.O. (THY) tarafından sadece tencere ve tavalarına 45 milyon dolar verilerek geri alındı. USAŞ da  bundan sonra havaalanlarında restoran işleterek faaliyet gösterecek.
Bundan böyle USAŞ’ın ikram hizmeti verdiği 68 yerli ve yabancı havayolu şirketine artık THY-DO&CO İkram Hizmetleri A.Ş. yemek hazırlayacak. Yani THY’nin kurduğu şirket, “uçaklara zeytinyağlı dolma” yapacak. Oysa USAŞ, 1989 yılında “ devlet zeytinyağlı dolma yapmaz” gibi yerinde bir tespit ve söylemle özelleştirilmişti.
Anlaşılan, Parlamento’nun denetimi dışına çıkarılan THY’nin stratejik kararı daha önce  özel firma tarafından yapılan ikram hizmetlerini devletleştirmek oldu. Diğer ülke uygulamalarına bakıldığında,  Britanya Hava Yolları ve Lufthansa, devlet şirketleriydi, özelleştirildiler ve şimdi başarıyla hizmet veriyorlar. Anılan ülkelerinin bayraklarını da taşıyorlar. Dolayısıyla diğer bir çok Avrupa ülkesinde olduğu gibi  THY’nin özel sektöre devir edilerek iktidar yandaşlarına menfaat dağıtan bir devlet şirketi olmaktan çıkarılması doğru bir tercih olacaktır.
c) ELEKTRİK ÖZELLEŞTİRMELERİ TÜKETİCİDEN GİZLENDİ.
Özelleştirme uygulamalarında bütün bunlar yaşanırken, Özelleştirme İdaresi, İstanbul Anadolu Yakası, Sakarya ve Başkent Elektrik Dağıtım anonim şirketlerinin özelleştirme ilanlarını vererek yatırımcıları ihaleye davet etti.Elektrik dağıtımı özelleştirilecek bu üç bölge 12 ili kapsıyor ve  Türkiye toplam elektriğinin yüzde yirmisini tüketiyor. Üç bölgede tüketilen elektrik miktarının parasal değeri yılda 2 milyar dolara ulaşıyor.
Özelleştirme ihaleleri sadece yatırımcıları  ilgilendirmez. Devletin malı satıldığı için tüm vatandaşları ve o bölgelerin elektrik tüketicilerini de doğrudan ilgilendirir. Bu nedenle özelleştirme ihalelerinde ihalenin esaslı unsurlarından olan ön yeterlilik kriterlerinin tüm vatandaşlara ve bölgenin elektrik tüketicilerine duyurulması gerekir.
Oysa verilen ihale ilanlarında, ihaleye katılabilecek yatırımcıların teknik ve mali özelliklerini içeren ön yeterlilik kriterleri ana unsurlarıyla duyurulmadı. Bu duyurunun yapılmaması  kamuoyundan bilgi saklanması anlamına gelir. Bu bilgilerin ihale dokümanı ve şartnamede yer aldığı ileri sürülebilir fakat ihale belgeleri  parayla satıldığı için herkesin ihale belgelerini satın alıp bilgiye ulaşması mümkün olamaz. Bu nedenle üç bölgede yapılacak elektrik dağıtım özelleştirmesi tartışmalı hale gelmektedir.
Ayrıca Türkiye’nin 21 enerji dağıtım bölgesine ayrılması da dağıtım şirketlerinin siyasi taraftar taleplerine göre küçültülerek blok satış yoluyla  kolayca satılması amacına yöneliktir. Oysa enerji dağıtım faaliyetleri yüksek sermaye gerektiren ve bu nedenle  güçlü sermayesi olan şirketlere ihtiyaç duymaktadır. Bu kadar fazla enerji dağıtım bölgesi oluşturulması, yenileme ve yeni yatırım ihtiyaçlarını karşılayamayacak yetersiz sermayedarların dağıtım şirketlerini sahiplenmesine neden olacaktır.
İşte bu ortamda yapılmaya çalışılan elektrik dağıtım özelleştirmesi Başbakan tarafından seçimlerin sonrasına ertelendi. Dağıtım ihalelerinin ertelenmesinin aslında yararı da oldu. Bu erteleme “elektrik özelleştirme stratejisi”nin gözden geçirilmesine fırsat tanıyacak.
Çünkü, telefon, elektrik, doğal gaz, su alanlarında çalışan kamu şirketlerinin özelleştirilmesi diğer özelleştirmelerden çok farklıdır. Çünkü bu tür şirketler “doğal tekel”dir. Doğal tekeller özelleştirilirken yaptırım uygulayabilen etkin bir “bağımsız düzenleyici kurum”a ihtiyaç vardır. Bunun nedeni, doğal tekellerde tam rekabet fiyatına yakın bir ürün fiyatını bağımsız düzenleyici kurumun tespit etmesi gereğidir.
Türkiye’de de doğal tekellerin özelleştirilmesine olanak sağlamak için telekomünikasyon ve enerji alanlarında bağımsız kurumlar oluşturulmuştur. Fakat bu kurumların halen etkin olamadığını hep beraber görüyoruz ve gördük. Geçen yıl özel üreticilerle ortaya çıkan  fiyat anlaşmazlığı nedeniyle Ege Bölgesi saatlerce elektriksiz kaldı. Her an aynı örneğin tekrarlanmayacağının bir garantisi yok.
Diğer taraftan garip bir uygulama ise daha yeni özelleştirilen Türk Telekom A.Ş.’den geldi. Türk Telekom A.Ş., şehir içi telefon konuşma ücretlerine yüzde 18, sabit telefon ücretlerine yüzde 23.4 zam yaptı. Halbuki  bir çok ülkede yapılan telefon özelleştirilmelerinde tam tersi yaşandı. Özelleştirildikten sonra fiyat artıran bir tek telefon şirketi yok. Örneğin, Britanya Telekom özelleştirildikten sonra reel olarak yüzde 30 fiyat düşürdü. Britanya Gaz ise reel anlamda yüzde 23 fiyat indirimine gitti. Özelleştirme sonrası dünyada fiyatını artıran tek telefon şirketi herhalde Türk Telekom A.Ş. olmuştur.
Zaten doğal tekeller ürün fiyatını ucuzlatmak için özelleştirilir. Çünkü bu tür şirketlerin pek çoğu büyük ölçekte üretim yaptığı için azalan maliyetlerle çalışırlar. Bu nedenle devletin şirket üzerinde olumsuzluk yaratan müdahaleleri ortadan kalktığında, ürün fiyatlarının ucuzlaması üretim sürecinin normal sonucudur. Çünkü bu şirketler diğer sektörlere girdi sağlarlar. Dolayısıyla özelleştirme sonrası fiyat artırdıkları takdirde tüm sektörlerin yatırım kararlarını ve istihdamı olumsuz etkilerler.
İşte bu nedenle doğal tekel özelleştirilmeleri diğer şirketlerin özelleştirilmesinden farklıdır. Doğal tekeller, özelleştirilmeden önce rehabilite edilir ve şirket hisseleri halka açılıp şirketin şeffaflaşması sağlanır. Bizde olduğu gibi doğal tekeller önce blok satılmaz. Hatta elektrik dağıtım şirketlerinde yüzde 100’ü blok olarak satılan bir tek örnek bulamazsınız. Bizde ise böyle ihaleye çıkarıldılar. İşte bu nedenle elektrik dağıtım ihalesinin ertelenmesi belki bu yanlışın düzelmesi için fırsat yaratır.
Diğer taraftan, doğal tekeller kademeli olarak halka arz edilir. Ve halka arzlar sermaye artırımı şeklinde yapılarak toplanan paralar şirket bünyesinde bırakılır. Böylece finansman yükü olmaksızın rehabilite edilen şirketlerin değeri artar. Şirket ortağı küçük tasarruf sahipleri de tasarruflarına iyi bir getiri elde ederler. Çünkü özelleştirmenin önemli bir hedefi de hisse senedi mülkiyetini tabana yayarak üretim kararlarına halkın katılımını sağlamaktır.
Ayakkabı fabrikalarının özelleştirilmesiyle elektrik dağıtım şirketlerinin özelleştirilmesi arasında önemli farklar vardır. Doğal tekellerin özelleştirilmesi tamamen farklı bir teknik gerektirir. Eğer doğal tekellerin özelleştirilmesinde şimdi Türkiye’de olduğu gibi fikirleri Dünya Bankası veriyorsa daha da dikkatli olmak gerekir. Çünkü, Dünya Bankası doğal tekel özelleştirmelerinden dolayı sabıkalıdır.
Dünya Bankası’nın verdiği danışmanlıkla Latin Amerika ülkelerinde enerji ve su alanında yapılan özelleştirmeler, gelir dağılımını bozdu, fakirliği artırdı. Özelleştirilen şirketler hem yatırım yapmadı, hem de masraflarını yüksek göstererek vergi ödemediler. Ekonomik büyüme durdu. Böylece düşük gelir grupları hem işlerinden oldular hem de yeni iş yaratılamadığı için iş bulamadılar.
Eğer Türkiye’de de aynı olumsuz sonuçlar yaşanmak istenmiyorsa, elektrik özelleştirme stratejisi gözden geçirilmeli, halkı fakirleştiren değil zenginleştiren özelleştirmeler yapılmalı.
3.4. ÖZELLEŞTİRME UYGULAMALARINDA DEĞERLEME  HATALARI
Diğer taraftan küresel düzeyde ekonomik gelişmeleri dikkate almadan kısa vadeli gelir tahminlerine dayalı şirket değerlendirmeleri özelleştirilen şirketlerin satış, işletme hakkı devri ve kiralama değerleri hakkında şüphe uyandırmaktadır. Ayrıca 1.1.2006 tarihinden itibaren geçerli olmak üzere Haziran 2006’da Kurumlar Vergisi oranının yüzde 30’dan yüzde 20’ye düşürülmesi şirketlerin uzun vadeli nakit akımlarını önemli ölçüde değiştirmiştir. Bu değişikliğin şirketlerin net bugünkü değer hesaplarında önemli artışlar yapacağı açık bir gerçektir. Bütün bunlar dikkate alındığında özellikle Türk Telekom A.Ş. özelleştirilmesinde ortaya çıkan toplam firma değeri uzun vadeli bir analizde tartışılabilecek bir değerdir.
Bilindiği gibi Türk Telekom A.Ş.’nin sermayesinin yüzde 55’i, 6 milyar 550 milyon dolara satılmıştır. Firmanın toplam değeri 11 milyar 909 milyon dolara ulaşmaktadır. Halbuki nüfusu 33 milyon olan Fas’ın telefon şirketi Maroc Telekom’un değeri 13.5 milyar dolar’dır. Sadece bu mukayese bize Türk Telekom A.Ş. nin değeri hakkında çarpıcı bir örnektir.  
Türk Telekom A.Ş.’nin satışa konu olan aktifinde bulunan gayrimenkuller ve varlıkların neler olduğu açıklık ve şeffaflık ilkesine uyulmayarak adeta  kamuoyundan gizlenmiştir. Bu durumda şirketin değeri her zaman tartışılacak üzerindeki şüpheler kalkmayacaktır.
Fakat, Türk Telekom A.Ş. ile imzalanan imtiyaz sözleşmesinde Türk Telefon A.Ş. tarafından konulan “şerh” Danıştay 13’üncü Dairesi tarafından 16 Ocak 2007’de iptal edilmiştir. Bu iptal sonucunda Türk Telekom’un mal varlığı 21 yıllık imtiyaz süresinin sonunda bedelsiz olarak Telekomünikasyon Kuruluna devir edilebilecektir. Bir diğer değişle ancak Yargı kararı ile imtiyaz sözleşmesindeki bazı konular aydınlanmaya başlamıştır.
 
 
 
BÖLÜM IV ) SONUÇ VE ÖNERİLER
Türkiye, bazı yapısal sorunları olmakla birlikte genç ve eğitimli bir girişimci grubuna sahiptir. Bu nedenle Devlet, elinde bulunan ve sosyal faydası olmayan   atıl ekonomik kaynakları bu genç girişimcilere açarak ekonomik  kalkınma hızlanabilir. Hatta Anadolu’da yeni girişimciler yaratmak için potansiyel ekonomik kaynakları harekete geçirebilir.
 Özelleştirme sadece mevcut şirketlerin ve varlıkların özel sektöre devri değildir.. Devletin , sosyal fayda ve dış fayda yaratmayan mallarda imtiyaz vererek, serbestleştirerek yeni ekonomik faaliyet alanları açması, hem kamu hizmet talebinin hızla karşılanmasını sağlayacak hem de atıl kaynakların harekete geçirilmesiyle istihdamı, gelir dağılımını, vergi gelirlerini olumlu etkileyecektir.
Türkiye’de yapılan özelleştirme uygulamalarına rağmen halka arz edilebilecek  tesis ve kamu varlığı  mevcuttur. Örnek olarak  THY, Petkim,  İMKB, Altın Borsası ,Tekel sigara tesisleri, Hazineye ait atıl arsa ve araziler,TRT, İGDAŞ, EGO, kullanımı, denizlerde ekonomik faaliyetler, radyo ve televizyon frekansları, balık üretim ve av sahaları , sayılabilir.
4.1 ) SERMAYE HALKA AÇILMALI
Sayılan bu şirket ve tesislerin önemli bir kısmı halka arz edilebilir niteliktedir. Bu tesislerin büyük bir kısmı halka arz edilerek “paydaş toplum” yaratılabilir.
Paydaş toplumun amacı,  geniş halk kitlelerinin özelleştirme projelerine hissedar olarak katılmasını sağlamaktır. Böylece insanlar toplumsal refah içerisinde payları olduğuna inanarak istekli çalışacaklar ve topluma karşı sorumluluk duyacaklar ve toplumun başarısı için çalışacaklardır.
İşte bu nedenle paydaş toplum hedefi halka arz uygulamalarına öncelik verir. Diğer taraftan döviz kazancı elde etmeyen kuruluşların özelleştirilmesinde, yabancı yatırımcıya satışlarda ileride yapılacak kar transferlerinin ödemeler dengesi üzerinde yapacağı olumsuz etkiler şirket değerlendirmelerinde dikkate alınmalıdır. Aksi takdirde, büyük miktarlı kar transferleri ödemeler dengesini olumsuz etkileyecektir.
4.2 )ALT YAPIYI DEVLET YAPMALI
Enerji üretim ve enerji dağıtım şirketlerini özelleştirmek , fiyat stratejisi açısından yanlıştır.  Bu mal ve hizmetler , üretim ve dağıtımın tüm safhalarında girdi olduğu için , ekonomik açıdan ve özellikle planlama açısından stratejik öneme sahiptir… Bu nedenle bu tür mal ve hizmet üretimini prensip olarak devlet yapmalıdır. Mutlaka özelleştirmek gerekirse halka arz yöntemi kullanılmalı , hisselerin yüzde 49’u halka arz edilmelidir.
AKPHükümeti tarafından Türkiye 21 enerji dağıtım bölgesine ayrılmıştır. Bu kadar fazla dağıtım bölgesine ayrılarak kurulan şirketler küçük parçalara bölünmüş güçsüz hale getirilmiştir. Oysa enerji dağıtımı yoğun sermaye gerektiren bir alandır. Bu türden küçük dağıtım şirketleri kurarak özelleştirme yapmak hiç şüphe yok ki  siyasi taraftar talebini karşılamak amacına yöneliktir.
Oysa elektrik kayıp/kaçak oranlarının düşürülmesi için dağıtım bölgelerinde yenileme yatırımları ve yeni yatırım ihtiyacı büyüktür. Bu nedenle beş ya da altı dağıtım bölgesi kurularak oluşturulacak büyük dağıtım şirketleri sermaye artırımı yoluyla kısmen halka açılarak elde edilen yeni finansmanla yenileme ve yeni yatırımlar yapılmalıdır. Böylece yaratılan karlı enerji dağıtım şirketleri, halkın tasarruflarına da iyi bir temettü getirisi sağlayarak tasarrufların ülke ekonomisine etkin biçimde katkı sağlamasını gerçekleştireceklerdir. 
TRT’nin elektrik tüketimi üzerine konan bedellerle çapraz sübvansiyon yapılarak finanse edilmesi yerine, bir ya da  iki kanallı devlet haber, kültür ve sanat televizyonculuğuna geçilerek TRT’nin elindeki fazla ve etkin kullanılmayan TV kanalları işletme hakkı devri yoluyla özelleştirilmelidir.
4.3) KAMU – ÖZEL ORTAKLIĞI SİSTEMİ
Diğer taraftan, İngiltere İşçi Partisi tarafından geliştirilen Kamu-Özel Ortaklığı yöntemi sağlık VE  eğitimde,  yeni tesislerin yapımında sıkça kullanılmalıdır. Kamu-Özel Ortaklığı yöntemine göre, özel girişimci tesisi yapacak ve devlete kiralayacaktır. Böylece ihtiyaç bulunan bölgelerde modern okul ve hastaneler kamu kesiminin uzun süren inşaat ve bürokrasi kıskacından kurtularak kısa sürede tamamlanacak ve halkın hizmetine sunulacaktır. Böylece kamu tesislerinin  finansmanı, inşaatı ve diğer sabit kıymetleri özel sektör tarafından karşılanacak ve  kamu tarafından uzun vadeli kira bedelleri ile geriye ödeneceği için kamunun finansman sıkıntısını da hafifletecektir.
Kamu-Özel Ortaklığı yanında yap-işlet, yap-işlet devret, gelir ortaklığı senedi türünden finansman modelleri de özellikle kamu alt yapısının hızla yapılmasında etkin olarak kullanılmalıdır.
4.4) TARIMSAL ÜRETİMDE DEVLETİN ELİ OLMALIDIR.
Diğer taraftan yapılan özelleştirme uygulamaları sonucunda kalkınmada öncelikli yörelerde bulunan Orman Ürünleri Sanayi A.Ş., Et ve Balık Kurumu ve Süt Endüstrisi Kurumuna ait 49 işletme kapatılmıştır. Bu işletmeler derhal satın alan kişilerden geri alınarak veya işletmenin kapatılmasına neden olan sorun çözülerek üretime geçirilmelidir.
3.5) ÖZELLEŞTİRME GELİRLERİ FİZİKİ VE SOSYAL ALTYAPI İÇİN KULLANILIR
Öte yandan özelleştirme uygulamalarından elde edilen gelirlerin kullanımı büyük önem taşımaktadır. Özelleştirme gelirleri kesinlikle genel bütçeye aktarılmamalıdır. Özelleştirme fonunda biriken paralar kalkınmada öncelikli yörelerdeki eksik altyapıya, eğitim ve sağlık hizmetlerine ve özelleştirildikten sonra kapatılan 49 şirketin tekrar açılması amacına yöneltilmelidir. Eğer özelleştirme gelirleri istihdama katkı yapacak kamu alt yapısına, eğitim ve sağlık yatırımlarına yöneltilerek bu alanda kullanılmadığı takdirde kamu net varlığı azalacağı için  özelleştirme uygulamalarının ülke kalkınmasına olumsuz etkisi olacaktır.
4.6) ÖZELLEŞTİRMEDE İSTİHDAM ŞARTI OLMALIDIR.
Öte yandan özelleştirme uygulamaları sürecinde 16.159 kişi işini kaybetmiştir. Özelleştirme Uygulamaları Hakkında Kanun gereğince, işini kaybeden kişilere kamu kurumlarında yeni iş olanağı verilmesi toplam istihdama katkı niteliğinde olmadığından özelleştirme işsizlerinin sorununun özelleştirme gelirleriyle istihdam yaratılarak çözülmesi ekonomik aklın bir gereğidir.
3.7 ) ÖZELLEŞTİRME İDARESİ YENİDEN ORGANİZE EDİLEREK ŞEFFAFLIK SAĞLANMALI
Özelleştirme uygulamalarının şeffaf ve hesap verilebilir bir ortamda, ülke ekonomisine katkı sağlayacak bir şekilde yapılması gerekmektedir. Özelleştirmenin amacı halkı fakirleştirmek değil zenginleştirmektir. Bu amaca ulaşmak için aşağıda bazı uygulama  önerileri yapılmıştır. 
  • Özelleştirme Yüksek Kurulu yeniden yapılandırılarak odalar üniversite temsilcisi, çalışanların temsilcisi vb. konuyla ilgili uzman kişilerin çoğunlukta olduğu bir yapı oluşturulmalıdır.
  • Özelleştirme İdaresi Başkanlığı personeli liyakat sistemine göre atanmalıdır,
  • Özelleştirme duyuruları herkesin kolayca ulaşabileceği iletişim araçlarıyla daha sık yapılmalıdır, böylece özelleştirme ihalelerine daha çok yatırımcının katılımı sağlanmalıdır.
  • Özelleştirme ihalelerine katılacak olan talipliler özelleştirilecek şirket ve varlıklar hakkında eşit bilgilendirilmelidir.
  • Halka arz uygulamalarına ağırlık verilmeli, blok satışlarda, küçük ortakların hakları korunmalıdır.
  • Denetleyici ve düzenleyici kurumların henüz zayıf olan yapıları nedeniyle fert başına gelir belirli bir düzeyi aşmadan, doğal tekellerin kontrol hissesi özel sektöre devir edilmemelidir.
  • Özelleştirme uygulamalarında aşırı fiyat teklif ederek rakiplerin ihaleye girmesini engelleyen ve dolayısıyla rekabetin oluşmasını önleyen tekliflere izin verilmemelidir.
  • Özelleştirilecek şirket ve varlıkların bedel tespitleriyle ilgili değerlendirmeler, Türkiye’nin uzun vadeli büyüme hedefleri  dikkate alınarak yapılmalıdır. Kısa vadeli net nakit akımları kullanılarak  yapılan düşük bedel tespitlerinden kaçınılmalıdır.
  • İhracat yapmayan ve döviz kazandırıcı işlemlerde bulunmayan tesis ve imtiyaz alanlarının yeni teknoloji getirmeyen yabancı yatırımcılara satışı, ileride yapılacak kar transferlerinde ödemeler dengesinde sorun çıkarması ihtimali gözden uzak tutulmamalı ve şirket değerlendirmelerinde ödemeler dengesi sorunları da dikkate alınmalıdır.
  • Özelleştirme programları yapılırken bölgesel gelişmişlik farkları dikkate alınmalıdır. Kalkınmada öncelikli yörelerdeki devlet şirketleri ve işletme birimleri, yöre kalkınması tamamlanana kadar özelleştirme kapsamına alınmamalıdır. Özelleştirme kapsamında olanların da özelleştirilmelerinin ardından kapatılmaları kesinlikle engellenmelidir. Kapatılmış olanlar devlet tarafından geri alınarak özelleştirme gelirleri ile desteklenen farklı bir program çerçevesinde faaliyete geçirilmelidir.
4.8) PİYASA ENGELLERİ AZALTILMALI
Özelleştirme uygulamalarının başarısı için özelleştirme yöntemleriyle birlikte piyasa ekonomisinin müesseseleri de önem taşımaktadır. Piyasa ekonomisinin müesseselerinden olan ve kaynak dağılımını yeniden sağlamaya aracılık eden sermaye piyasaları, iflas müessesesi ve iyi düzenlenmiş bir ticaret kanunu olmadan ve bölgesel gelişmişlik farkları dikkate alınmadan, özelleştirmeden beklenen faydalar olan rekabet, kaynak dağılımında etkinlik ve firma yönetiminde verimlilik hedeflerine ulaşılması mümkün değildir.
Bu nedenle sermaye piyasası mevzuatı, iflas işlemlerine ilişkin mevzuat ve ticaret mevzuatı sistemin hızlı işlemesini sağlayacak şekilde yeniden düzenlenmeli ve özelleştirme kararları bölgesel gelişmişlik düzeyleri dikkate alınarak verilmelidir.  
 

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir